Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İstanbul’da basın ve medya temsilcileriyle kahvaltı programında buluştu.

Yaşanılan çağın bilim ve teknoloji çağı olduğunu belirten Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Yaşadığımız çağ, bilimin ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak büyük değişimlere ve dönüşümlere sahne olmaktadır. İletişim ve etkileşim imkanları, baş döndürücü bir hızla gelişmekte; bireysel ve sosyal imkânlar, hiç olmadığı kadar artmaktadır. Ne var ki bütün bu gelişmelere, imkan ve zenginliklere rağmen bugün dünya nüfusunun kahir ekseriyeti açlık, yoksulluk, terör, savaş ve salgın hastalıkların girdabında varoluş mücadelesi vermektedir.” dedi.

- İnsanlar çaresizlik ve umutsuzluk girdabında zor ve karamsar bir hayata mahkum olmaktadır

İnsanlığın zor ve karamsar bir hayata mahkum edildiğini belirten Başkan Erbaş, “Bugün insanlık bir tarafta israf, bencillik ve rehavet; diğer yanda açlık, yoksulluk, sefalet ve sosyal problemlerin kıskacında sıkışmış durumdadır. Terör, göç, salgın hastalık ve tüm dünyayı kuşatan adaletsizlikler sebebiyle insanlar, çaresizlik ve umutsuzluk girdabında zor ve karamsar bir hayata mahkum olmaktadır. Sosyal ilişkiler bakımından küresel ölçekte ve psikolojik boyutta ciddi kırılmaların zemini olan bu durum, maddi ve manevi bunalımların da temel etkenleri arasındadır.” ifadelerini kullandı.

- Ahlak ve medeniyet krizi olduğunu düşünüyorum

Dünyayı kuşatan bir ahlak ve medeniyet krizi olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Erbaş, şunları kaydetti:

"Dünyamızı kuşatan söz konusu sosyal, siyasal, ekonomik ve çevresel sorunların arka planında, anlam ve değerler ekseninde bir ahlak ve medeniyet krizi olduğunu düşünüyorum. Maalesef modern dönemin hayat tasavvurunda insanın manevi yönü ve varlığın aşkın boyutu ihmal edilmiştir. Bunun sonucunda ahlaki değerler zemininde meydana gelen savrulmalarla birlikte insani erdemlerin muhafazası daha da zorlaşmıştır.

- Müslüman toplumların inanç ve değer yargılarının da ciddi yaralar aldığını hepimiz biliyoruz

Bu çağda dinin ve maneviyatın dışlandığı ve örselendiği bu süreçte Müslüman toplumların inanç ve değer yargılarının da ciddi yaralar aldığını hepimiz biliyoruz. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da İslam’ın temel kavramlarından adalet, merhamet, emanet, barış, itidal gibi değerlerin yerini büyük oranda kaos, kargaşa ve anlamsız çatışmaların aldığını görüyoruz.

Söz konusu bütün bu krizler, ne yazık ki özellikle gençlerin akıl ve gönül dünyasını tahrip etmekte; toplumun huzurunu ve gelecek umudunu örselemektedir. Bu durum, İslam’ın varoluş, bilgi, gaye ve ahlak eksenindeki hakikatlerini, her insana ve topluma ulaştırmayı daha da önemli hale getirmektedir. Zira insanlığın duçar olduğu bunalımlar, ancak yeryüzüne huzur ve güvenlik vadeden İslam’ın evrensel değerleriyle sekinete erişebilecektir."

- Kur’an’ın temel hedefi, erdemli bir insan ve huzurlu bir toplum inşa etmektir

İslam’ın bilgi, hikmet ve ahlak medeniyeti olduğunu vurgulayan Başkan Erbaş, “Kur’an’ın temel hedefi en özlü ve açık ifadesiyle; güzel ahlakın egemen olduğu erdemli bir insan, huzurlu bir toplum ve neticede yaşanabilir bir dünya inşa etmektir. Bu sebeple İslam medeniyetinde bilgi, hikmet ve ahlak bir bütün olarak görülmüştür.” değerlendirmesinde bulundu.

- Din-siyaset ve din-devlet ilişkileri konusu güncelliğini korumaktadır

Diyanet İşleri Başkanlığına Anayasa ile önemli görev ve sorumluluklar verildiğini hatırlatan Prof. Dr. Erbaş, şöyle devam etti:

“Bireyler ve toplumların tutum ve davranışları dinden etkilenmektedir. Bu yüzden tarih boyunca din-toplum, din-siyaset ve din-devlet ilişkileri konusu, güncelliğini daima korumuştur. Söz konusu ilişkinin sınırlarını tayin etmek adına, her ülke ve toplum, kendi gerçeklikleri bağlamında bir takım yasal düzenlemelere gitmiştir. Nitekim ülkemizde de bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.

- Başkanlığımız, bir bakıma İslam ülkelerine model teşkil edecek bir yapıya sahiptir

Anayasamızda ve ilgili kanunda Başkanlığımıza, ‘toplumu din konusunda aydınlatmak’ gibi çok önemli bir görev yüklenmiştir. Başkanlığımız kuruluşundan bu yana başta din hizmetleri, eğitim-öğretim ve yayın faaliyetleri olmak üzere, üzerine düşen Anayasal görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmıştır. Nitekim bugün üstlendiği sorumluluğu, sadece ülkemiz sınırları içinde değil aynı zamanda vatandaş ve soydaşlarımızın yaşadığı ülkelerde de hassasiyetle yerine getirmektedir. Bu haliyle Başkanlığımız, bir bakıma İslam ülkelerine model teşkil edecek bir yapıya sahiptir.”

- Bize göre din eğitimi ve din hizmeti, insanlara bir dünya tasavvuru ve küresel farkındalık kazandırma eylemidir

Günümüzde bireysel ve toplumsal anlamda ilgi, algı ve olguların çok hızlı değiştiğinin altını çizen Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının, din eğitimi ve din hizmeti noktasında kapsamlı, disiplinli ve uzun vadeli çalışmalar yürüttüğünü belirterek, “Bize göre din eğitimi ve din hizmeti, insanlara bir dünya tasavvuru ve küresel farkındalık kazandırma eylemidir. Bu sebeple din eğitimi, hayatla iç içe olmak zorundadır. Yaşanan hayatı, sorunları, sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din anlayışı, doğru değildir. Hatta marjinal alanlar oluşmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla eğitim paradigmamız, müfredatımız, insan yetiştirme modelimiz ve eğitimci kadromuz üzerine kapsamlı ve derinlikli istişareler yapmakta ve çalışmalar yürütmekteyiz.” ifadelerine yer verdi.

- Bizim temel hedefimiz, İslam’ın bilgisini, sağlam kaynaklardan hareketle, doğru bir yöntemle insanımıza ve bütün insanlığa ulaştırmaktır

Diyanet İşleri Başkanlığının temel hedeflerinden birisinin insanlık için örnek olacak bir toplum inşa etmek olduğunun altını çizen Erbaş, “Başkanlık olarak insanımızı sahih bilgi ile aydınlatmak, bizim dini ve yasal görevimiz olduğu kadar aynı zamanda insani ve ahlaki bir sorumluluğumuzdur. Bizim temel hedefimiz, İslam’ın bilgisini, sağlam kaynaklardan hareketle, doğru bir yöntemle insanımıza ve bütün insanlığa ulaştırmaktır. İslam’ın hayat veren ilkeleri çerçevesinde milletimizin birlik beraberliğini pekiştirmek; insanlık için örnek olacak bir toplum inşa etmektir. Nesillerimize huzurlu bir gelecek hazırlamaktır. Bunun için, cami hizmetlerimizden Kur’an kurslarımıza, gençlik hizmetlerimizden aileye, çocuklardan engelli ve mültecilere, yurtdışı hizmetlerimizden yayın hizmetlerimize kadar pek çok alanda çalışmalar yürütmekteyiz.” şeklinde konuştu.

- Başkanlığımız, toplumun bütün katmanlarını kuşatıcı anlayışla hakikati dillendirmeye devam edecektir

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının, kendisini her türlü siyasi düşüncenin, ideolojinin ve gündelik tartışmaların dışında konumlandıran Anayasal bir kurum olduğunu vurgulayarak, “Bunun bir gereği olarak Başkanlığımız, devletimiz ve milletimizin bekası, insanımızın huzur ve selameti için toplumun bütün katmanlarını kuşatıcı bir anlayışla hakikati dillendirmeye ve bu minvalde hizmet üretmeye devam edecektir.” dedi.

- Bazı kesimlerce, Diyanet İşleri Başkanlığı ve mensupları hakkında olumsuz algı oluşturulmaya çalışıldığına şahit oluyoruz

Diyanet İşleri Başkanlığının bütün hassasiyetine rağmen bazı kesimlerce, kurum ve mensupları hakkında olumsuz algı oluşturulmaya çalışıldığını belirten Erbaş, “Bu, bugüne ait bir durum da değildir. Ne yazık ki son asır boyunca medya da en fazla gündeme gelen konulardan biri de ‘din-diyanet’ ile ilgilidir. Ve maalesef bu da çok düzensiz şekilde, gelişigüzel, yalan-yanlış bilgilerle, çoğu zaman sığ bir ideolojik düzlemde ve ön yargıyla yapılmaktadır. Bu durum, yeni nesillerin bilincinde onulmaz yaralar açmakta; din-değer ve medeniyet algısını tahrip etmektedir.” ifadelerini kullandı.

- Din konusunda oluşturulan yanlış bilgiler üzerinden toplumumuzu ayrıştırmaya yönelik faaliyetlere karşı uyanık olmak mecburiyetindeyiz

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, basın ve medya yöneticilerinin varlığının hayati öneme sahip olduğunu belirterek, “Zira toplumsal birlik-beraberlik ve huzurun sürdürülebilir olması konusunda doğru bilgi ve doğru haberin önemli bir yeri vardır. Bilgi kirliliği ve gerçeği yansıtmayan haberin oluşturduğu algı, insanlar arasında zihinsel bölünmelere ve sosyal kopmalara sebebiyet vermektedir. Bu durum, aynı zamanda bir güven sorununu da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla din konusunda oluşturulan yanlış bilgiler üzerinden toplumumuzu ayrıştırmaya yönelik faaliyetlere ve dinin asli yapısını perdeleyen söylemlere karşı uyanık olmak mecburiyetindeyiz.” dedi.

- Editörlerin ve muhabirlerin özel bir eğitime tabi tutulmasının gerektiğine inanıyorum

Din ve Diyanet ile ilgili haberler konusunda daha hassas davranılması gerektiğini belirten Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Medya gruplarımızın bu alanda istihdam ettikleri editörlerin ve muhabirlerin özel bir eğitime tabi tutulmasının gerektiğine inanıyorum. Din-Diyanet alanında haber ve yorum yapan kimselerin hiç olmazsa asgari düzeyde dini literatüre hakim olması büyük önem arz etmektedir. Bu hususta kurum olarak her türlü desteğe, iletişime ve bilgi paylaşımına açık ve hazır olduğumuzu özellikle bilmenizi isterim. Bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığımızın yürüttüğü hizmet ve faaliyetleriyle alakalı görüş, eleştiri ve düşüncelerinizi son derece önemsediğimi belirtmeliyim.”

Editör: Mehmet Çalışkan