Huzursuzluk ve şiddet insanı en fazla yoran, tüketen, tüm hayatını olumsuz etkileyen, gelişimini engelleyen haliyle hiçbir insan tarafından asla arzu edilmeyen bir durumdur. İnsanlar böyle bir durumun içerisine hayatının hiçbir döneminde asla düşmek istemez ancak gerekli doğru çalışmalar gerçekleştirilip önlemler alınmadığı takdirde her insan böyle bir olumsuz durum ile karşıya kalma tehlikesi altındadır. Huzursuzluk ve şiddet durumu ortaya çıktığında en fazla olumsuz etkilediği ortamlardan bir aile kurumu ve çocuklardır.

İnsanların bu dünyada sağlıklı, huzurlu yaşayabilmeleri için ruhen-bedenen hayat boyu doğru beslenmeleri ve doğru düşünce-davranışlar geliştirmeleri çok önemlidir. İnsanların dünyaya geldikten sonra ruhen-bedenen doğru beslenme ve doğru düşünce-davranış alışkanlıklarını en güzel ve sağlıklı bir şekilde kazanılabileceği yer huzurlu aile yuvalarıdır. Aile yuvasının insana kazandırabileceklerini başka hiçbir kurum, kuruluş, özel-tüzel kişilik her ne yaparsa yapsın asla kazandıramaz. Aile Kurumu insan için yetişme çağında da gelişim çağında da yetişkinlik çağında da, yaşlılık çağında da içerisinde huzur ve sükûnetinin en fazla olabileceği kurumdur. Bu sebeple aile kurumu üzerinde yapılacak küçük-büyük demeden her çalışma tüm insanlığı ve tüm dünyayı en fazla olumlu veya olumsuz etkileyebilme potansiyeli olan çalışma olacaktır. Bu alanda ortaya çıkabilecek eksiklikler çok büyük problemlere, toplumsal-aile içi şiddetlere yol açma riskini ortaya çıkaracaktır.

Bu bağlamda olumsuz durumlardan uzak, huzurlu ailelere katkı olabilecek bazı düşüncelerimizi 10 başlık altında siz değerli okuyucularımız ile paylaşmaya çalışacağız:

  1. Evliliğe Hazırlık Süreci: Evlilik yaşına yaklaşma, evlilik kararı alma, evlilikten beklentiler, evlilikde hak ve sorumluluklar bağlamında gençlerimizin iyi bir zihinsel altyapıyı kendilerinde oluşturması çok önemlidir. Şoförlük yapmak isteyen bir insanın sahip olması gereken ehliyeti almak için göstermesi gereken yoğun çabayı aile kurmak isteyen insanlarda özenle ve gayretle göstermelidir. Aile kurumunu koruma ve geliştirme noktasında çaba gösteren kurum ve kuruluşlar bu kurumu oluşturacak gençler için gerekli olan bilgi ve becerileri kazanma noktasında ki aşamaları, sistemi ciddiyetle oluşturulmalı, yol haritaları hazırlamalı ve titizlikle uygulanması noktasında ciddi çabalar gösterilmesi gerekir.
  2. Aileden Beklentiler ve Kefâet: Aile kurumundan beklentiler her insana göre değişebilir. Gençler evlilik için birbirleriyle tanışma ve görüşme aşamalarında: aile kurumu hakkında ebeveynlerinden gördükleri, eğitimleri, tecrübeleri neticesinde ortaya çıkan, zihinlerinde var olan beklentilerini net olarak ifade edebilmeleri çok önemlidir. Gerekirse bu alanda uzmanlar tarafından gençlere destekler, rehberlikler sunulmalıdır. Kefâet konusu her ne kadar günümüzde çok bilinmese ve gerektiği kadar dikkate alınmasa da eşler arasındaki zihinsel, kültürel dünya, eğitim seviyesi, akraba çevresi, ekonomi gibi hayatı etkileyen alanlarda denklik birçok açıdan aile huzuru için önemlidir. Aile kuracak gençler açısından benzer düşünce ve bakış açılarına sahip olmak aile hayatını ciddi ölçüde etkileyecek özelliklerdir. 
  3. Aile içi İletişim: İnsanların kendilerini anlatabilmeleri, birbirlerini anlamaları, söylenilenleri ve davranışları doğru anlamlandırmaları için aile kurumunu oluşturacak kişilerin iyi bir iletişim becerisine sahip olmaları gerekir. Günümüzde hızlanan ve çeşitlilik açısından gelişen dünyamızda aile hayatından iş hayatına kadar yaşam alanlarında başarılı olabilmek için iyi bir iletişim becerisine ihtiyaç bulunduğu gibi aile huzuru için iyi bir aile içi iletişim gereklidir. İyi bir iletişim sadece aktif olup konuşmakla ilgili değil gerektiğinde karşımızdaki kişi veya kişileri iyi dinleyebilmekle mümkün olmaktadır. İmam-ı Azam hazretlerine sahip olduğu büyük ilmi nasıl elde ettiği sorulduğunda dinlemenin önemine vurgu yaparak
  • En iyi bildiğim meseleler konuşulurken dahi her şeyi ilk defa duyuyormuş gibi dikkat ve özenle dinleyerek elde edebildim cevabını vermiştir.

İletişimde başarılı olabilmek için sevgi, saygı ve sabır kavramlarının iyi anlaşılması, günlük hayat içerisinde özenle uygulanması gerekmektedir.

  1. Kişilerde Mizaç Özellikleri: Yüce Allah her insanı birbirinden çok farklı özelliklerde yaratmıştır. Kimi insanlar daha konuşkan, sosyal özelliklere sahip olurken kimi insanlar ise daha sakin ve iş odaklı bir yaşamı sevebilmektedir. Kimi insanlar sakin, sessiz huzurlu bir yaşamı daha çok tercih ederken kimi insanlar haraketli, içerisinde maceralar içeren mücadeleci bir hayatı tercih etmek istemektedir. Özellikle yaş ilerledikçe mizaç özellikleri insanlarda daha fazla ön plana çıkmakta; bu durum sebebiyle birbirlerini anlayamayan eşler birbirlerini değişmekle suçlayarak aralarındaki iletişimin yara almasına sebebiyet vermektedir. Aile huzuru için eşlerin birbirlerinin mizaçlarını iyi anlayabilmeleri, farklı duygu halleri içerisinde iken nasıl bir mizaç haline dönüşebildiklerini çok iyi fark ederek nabza göre şerbet vermek misali düşünce, duygu ve davranışlarını doğru ölçülerde ayarlayabilmeleri aile huzuruna ciddi katkılar sağlayacaktır. 
  2. Aile Yaşamında sorumluluk paylaşımı ve ortak işler yapmak: Ailede huzurun sağlanabilmesi açısından beynin içerisinde var olan ayna nöronları çok önemlidir. Geçmiş ailelerde eşlerin ortak olarak birlikte yaptıkları birçok iş bulunmaktaydı. Çiftçilik, hayvancılık gibi ailenin geçimini sağlayan uğraşlarda ailedeki her bireye iş, sorumluluk düşer, birçok sorumluluklar ortak çalışmalar sayesinde başarılırdı. Evlerde bir odada yanan soba aileyi bir araya toplar, sobanın ihtiyaçları bile duruma göre aile fertleri arasında paylaştırılarak karşılanırdı. Hızlı gelişen ve değişen dünyada aile yaşamı içerisinde roller hızla birbirinden ayrıştı ve bağımsızlaştı. Bu durumun neticesi olarak ailede bir arada yapılacak işler azaldığı gibi iş-okul saatlerinin farklılaşması sebebiyle eve giriş-çıkış saatleri, yemek saatleri bile farklı olmaya başladı. Bu durumda aile fertleri bir araya gelmekte zorlanmaya, bir araya geldiğinde de maalesef akıllı telefonlar, sosyal medya, televizyon gibi sebeplerle ortak muhabbetler olmayınca zihinler örtüşmemekte, her geçen gün düşünce ve duygular arasındaki bağların zayıflaması durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, aile birliğinin sürdürülmesi, zorluk ve sıkıntılar karşısında eşlerin birbirleri ile aynı düşünce ve duyguları hissetmelerini zorlaştırmaktadır.
  3. İnsanda enerji fazlalığı ve zihinsel etkileri: Günümüzde insanlar eski dönemlere göre çok daha yüksek kalorili gıdalar tüketmeleri sebebiyle bedenlerinde yüksek enerji oluşmaktadır. Bir de bunun üzerine günümüzdeki insanlar eskilere oranla çok daha az hareket ettikleri, daha az bedensel işler yaptıkları, az enerji harcadıkları bir hayat tarzı içerisinde yaşamaktadır. Bedende daha fazla enerji olmasına rağmen daha az enerji harcanması neticesinde ilk aşamada beyinde toplanan güçlü enerjiler zihinde var olan kontrolsüz düşünceleri hızlandırarak insanda duygu yoğunlaşmalarına sebep olmaktadır. Zihinde oluşan enerji yoğunlukları duygularla birleşerek irade kontrolünü zorlaştırdığı için insanlar içinde bulundukları yaşam durumlarını kontrol etmekte zorlanmakta, bu durum sonucunda duygular aşırı güçlenerek insanları olumsuz etkilemekte, netice olarak kişilerin olaylara gereğinden daha fazla tepkiler vermelerine ve yıpranmalarına yol açmaktadır.
  4. Problemleri zihinde döndürme-duygu yoğunlaşması: Aile huzuru için, huzuru kaçırmakta çok büyük etkileri olabilecek düşünce ve duygu yönetiminin en doğru şekilde nasıl yapılması gerektiği konusuna önem vermeli, doğrusunu nasıl yapmamız gerektiğini çok iyi bilmeliyiz. İnsan, psikolojik olarak problemleri çok düşünüp zihninde defalarca evirip çevirdiğinde daha iyi anlayacağını, daha kolay çözüme ulaşabileceğini veya rahatlayacağını zanneder. Ancak düşünce çok büyük bir güç olup doğru kullanıldığında faydalar ortaya çıkarabilirken kontrolsüz olarak kullanıldığında olayı çözümsüz hale sokabildiği gibi düşünen insanı da ruhen ve bedenen çok yorarak zayıflatabilir. Zayıflayan beden ve ruh daha dayanıksız hale geleceği için küçük olaylar bile kişiye daha ağır gelmeye başlayacak, bağışıklık sistemi zayıflayacak, yaşanan her olay normalinden çok daha ağır gelmeye başladıkça bu durum çok daha fazla yıpratıcı olacaktır. Bu sebeplerle insanları yaşanan olumsuzluklardan çok daha fazla onların algılanma, yorumlanma, değerlendirilme biçimlerindeki hatalar sonucu zihinlerde ve gönüllerde oluşan ağırlıklar yıpratmaktadır. Bu süreçte sıkıntıları başkalarıyla paylaşarak azaltmak çok önemlidir ancak paylaşmanın azaltıcı etkisinin olabilmesi için bilinçli bir paylaşma, paylaşılan kişinin bilgili, bilinçli, tecrübeli olması çok önemlidir. Aksi takdirde paylaşmak fayda sağlayamayacağı için insanın ruh hali daha kötüye gitmekte, bu durum da olumsuzlukların yayılmasına, olayların kontrolsüz hale dönüşmesi riskine yol açmaktadır.   
  5. Değişen Yaşam Şartları ve Hayat Zorlukları: Günümüzde aile yaşam şekilleri aileleri oluşturan gençlerin aile büyüklerinden gördüklerinden ve duyduklarından çok farklı olmaya başlamıştır. İnsanlar özellikle duygu yoğunluğu içerisinde olduklarında ne yapacağını kestiremez, bilinçaltlarında var olan örf-adet-tecrübelere göre refleks oluşturarak davranışlarını ortaya koyarlar. Çağımızda hiçbir insan aile büyüklerinin yaşam tarzları gibi yaşama imkânına sahip değildir. Artan eğitim imkânları, sanayinin gelişmesiyle değişen iş yaşamları, gelişen teknoloji ve araçlar ev yaşamlarını, ev işlerini oldukça değiştirmiştir. Bu sebeplerle yeni yaşam tarzına alışma sürecinde daha bilinçli, bilgili, araştırmacı bir yaklaşımla hayatı yaşamaya çalışmak, olumsuz duyguları ortaya çıkaracak risklerden olabildiğince uzak durulmaya çalışılmalıdır. Aile yaşamlarında eşler özellikle de günlük hayatta manevi hayatı, ibadetleri yaşamın önemli öğelerinden biri haline getirerek zamanı verimli kullanma oranını yükseltmeli, manevi enerjiyle ruh ve bedenin bağışıklık sistemini en üst seviyeye taşınmaya çalışmalıdır. 
  6. Ortak sosyal faaliyetler ve STK çalışmaları yapmak: Eşler arasında ortak bir çalışma yapmak, sosyal sorumluluk faaliyetlerinde yer almak, toplumun sosyolojik-psikolojik durumu ile ilgili görüşler ortaya koymak çok önemli bir zihinsel iletişim-örtüşme vesilesidir. Ayrıca birlikte sanatsal ve sosyal programlara katılmak, hat-tezhip-ebru gibi zihin ve beceri geliştiren çalışmalar içerisinde olmak, tarihi-kültürel eserlere geziler yapmak aile huzuruna katkı sunacak önemli faaliyetlerdir. Hayatın bir imtihan sahası olduğu bilinciyle varlık ile imtihan olunduğunda imkânları olmayanlar ile paylaşarak şükrü yerine getirmek, yokluk ile imtihan edildiğinde el ele, gönül gönüle sıkıntılarla mücadele noktasında eşlerin ortak çalışmalar yapması aralarındaki iletişimi güçlendirerek aile bağlarını kuvvetlendirecektir.
  7. Ailede Özel Hayat: Huzurlu ailenin temel taşlarından biri özel hayattır. Yemek, içmek gibi fıtri bir ihtiyaç olan özel hayat, aile kurumu ile koruma altına alınmış, insanların harama, kötülüklere yönelmelerinin önüne geçilmiştir. Bu sebeple inancımızda aile kurumu teşvik edilmiş, Peygamber Efendimiz “Nikâh benim sünnetimdir, her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” sözüyle Müslümanları uyarmıştır. Eşler arasında özel hayat aynı zamanda çok önemli bir kul hakkıdır, bu sebeple aile hayatında haklar önemsenmeli, eşler birbirlerinin haklarına hassasiyet göstermelidir.

Aile huzuru adına çok daha fazla şeyler yazılabilir ve söylenebilir ancak önemli olan bu konuda farkındalık kazanmak ve bilinçli olmaktır. Bu farkındalık ve bilinç belli dönemlerde değil hayat boyu devam etmelidir. Aile huzurunun önemi ile ilgili düşüncelerin zayıflamaması, etkisinin azalmaması için sürekli olarak okumak, araştırmak, ilgili eğitimlere katılmak, kendisini geliştirmek hem kişinin kendisine, ailesine hem de çevresine daha fazla fayda ortaya koyabilmesi, huzurlu olması adına çok faydalı olacaktır. Ailelerde huzur ilgiyle doğru orantılıdır, bu sebeple aile kuruluşu dönemlerinde; eşlerin birbiri için gösterdikleri özel çaba, harcanan zamanlar aynı seviyede olmasa da hayat boyu devam etmeli, eşler sürekli olarak birbirlerinin farkında olmalı, birbirlerini desteklemeli ve olumlu duygularla beslemelidir. Olumsuz durumlarda asla fevri hareketler yapılmamalı, düşünmeden, istişareler yapmadan kararlar alınmamalı, sonrasında mahcubiyet duyulacak söz ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Unutulmamalıdır ki şeytan hiçbir zaman boş durmaz, insanın zararı için çalışır, aile huzurunu bozmak şeytanı en çok sevindiren başarılarından biridir.

Huzurlu ve mutlu bir yaşam dileklerimle sağlıcakla kalınız…