Ramazan Arslantaş

Bu anlamda Kosova’da Türkler’in en yoğun yaşadığı şehir. Arnavutluk sınırında, Şar Dağları’nın eteklerinde yer alan Prizren’de, Türkçe önemli bir iletişim ve kültür dili. Sadece Türkler değil, Arnavut, Boşnak ve az sayıdaki Sırplar da Türkçe biliyor. Tabelalar Arnavutça, Sırpça ve Türkçe olmak üzere üç farklı dilde hazırlanıyor. Aynı şekilde dükkân isimleri de…

Prizren, bir Anadolu şehrini hatırlatıyor size. Dahası, şanlı ecdat canlanıyor zihin dünyanızda. Bir kez daha gurur duyuyorsunuz Osmanlı torunu olduğunuz için. Osmanlı bu topraklarda 539 yıl hüküm sürmüş. Üçüncü Osmanlı Padişahı Sultan Murat Hüdavendigar (Sultan I. Murat) burada şehit düşmüş. Ecdat, ayak bastığı her yerde olduğu gibi burada da camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, köprüler, çeşmeler yapmış. Prizren halkı bu yapıları bağrına basmış ve onlara kanlı savaş dönemlerinde dahi sahip çıkmış. Balkanlar'da bugün Osmanlı yadigârı tarihî yapıların en çok yaşatıldığı şehir Prizren, Balkanlar için sıkça söylediğimiz “evlad-ı fatihan diyarı, ecdat yadigârı” tanımlamalarının ne kadar da haklı olduğunu gözler önüne seriyor…

Balkanlar'ın hemen hemen tamamında, gittiğiniz her yerde tarihe tanıklık eden yapılar karşılıyor sizi. Şiirle, sanatla, edebiyatla güzelleşen bu şehir ise; ecdadın izlerini görmek, asırlar öncesine yolculuk yapmak, tarihi koklamak ve tarihe dokunmak isteyenler için tam bir açık hava müzesi. Bu özelliğinden dolayı “müze şehir” olarak da anılıyor.

Peki, Prizren’e gittiğinizde sizi karşılayan sadece tarihî yapılar mı? Değil tabi ki. Bir de “evlad-ı fatihan” kucak açıyor size. Gittiğiniz her yerde, insanlar hasret kokan bir tebessümle karşılıyor sizi. Araya yıllar, yollar girmiş belki ama gönüller hâlâ bir. Prizren Türkiye sınırları içerisinde değil ama gönüllerin coğrafi sınırı yok. Her bir zerresinden Türkiye’ye olan sevgi ve özlem kokusu geliyor buram buram…

Bu sanat şehrinin her bir köşesine ayak basmak, ilmek ilmek işlenen tarihî dokuyu yaşamak istiyorum. Lakin şehrin dışında bir otelde konakladığım için şehir merkezine giderken mecburen bir taksiye biniyorum. Taksi şoförü Türkçe’yi çok güzel konuşuyor. “Nasılsınız?” diyorum; “Türkiye iyi olduğu sürece problem yok!” diyor...

Bu güzel şehri gezmeye Prizren Kalesi’nden başlamaya karar veriyorum. Öncelikle kaleye çıkan merdivenlere ulaşmam gerekiyor. Bunun için şahıslara ait asırlık konakların arasından geçen dik ve dolambaçlı bir yokuşu çıkıyorum. Yaklaşık 30 dakika süren bir yürüyüşün ardından tarihî Prizren Kalesi’ne ulaşıyorum. Önüme seriliyor Osmanlı’nın “mücevher şehri” Prizren… 590 metre yükseklikten, muhteşem bir tabloyu seyre dalıyorum.

Orta çağdan kalan Prizren Kalesi’nin ilk hisarları Roma dönemine dayanıyor. Kosova’nın 1375 yılında Osmanlı hâkimiyetine geçmesi ile ecdat kaleyi genişletiyor; camiler, hanlar,  hamamlar inşa ediyor. Ve şehre çok hâkim bir tepede bulunan Prizren Kalesi, 500 yıl boyunca Osmanlı’ya hizmet ediyor.

Şar dağlarının eteklerine kurulan şehri, yine bu dağlardan coşan Ak Nehir ikiye bölüyor. Şehrin iki yakasını birleştiren tarihî Taş Köprü özenle yerleştirilmiş. Taş Köprü’nün hemen yanında Şadırvan Meydanı, meydanın tam ortasında 400 yıllık Sinan Paşa Camii bütün ihtişamıyla dimdik ayakta…

Prizren için ne söylesem az. Ona ister “şairler şehri” deyin, ister “sanatkârlar şehri”, ister “ilim, kültür ve medeniyet şehri”. Hepsi rüya şehir Prizren’e çıkar.

Prizren şairler şehridir. Suzi Çelebi ve Âşık Çelebi gibi çok sayıda önemli şair yetişmiştir. “Prizren’de bir oğlan doğsa, adından önce mahlas koyarlar” der Âşık Çelebi.

Prizren sanatkârlar şehridir. Telkâri ustaları, kuyumcuları, tekstil ve deri atölyeleri ile ünlüdür. Balkanlar’ın en hareketli şehirlerinden biridir ve bir merkezdir aslında.

Prizren ilim, kültür ve medeniyet şehridir.  Geçmişte büyük sıkıntılar yaşansa da bugün Türk, Arnavut, Sırp, Boşnak bir arada kardeşçe yaşar, birbirinin dilini konuşur. Çok sayıda din ve medeniyete ait kültürel değerler bir arada yaşatılır.

MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ…

Sinan Paşa Camii

Nüfusunun %97’si Müslüman olan Prizren’de, ecdat yadigârı 37 adet cami bulunuyor. Bunların arasında en önemlisi Taş Köprü üzerine kurulu Sinan Paşa Camii. Aynı zamanda, 43.5 metre uzunluğu ile Balkanlar’ın en yüksek minareli camisi. 1615 yılında dönemin Bosna Valisi Sinan Paşa tarafından inşa ediliyor. Şehir merkezindeki konumu ve kendine has iç süslemeleriyle, bir çiçek bahçesini andıran tavan resimleriyle dikkat çekiyor. Kare şeklinde inşa edilen caminin girişinde, tarihî bir çeşme yer alıyor.

Taş Köprü

Osmanlı’nın Prizren’e hediyesi. Ak Nehir üzerine kurulu tarihî Taş Köprü, şehrin iki yakasını birbirine bağlıyor. 15. yüzyılın sonlarında ya da 16. yüzyılın başlarında inşa edildiği tahmin edilen köprü, şehrin sembolü haline gelmiş.  17 metre uzunluğunda ve sadece yayalara açık.

Şadırvan Meydanı

Sinan Paşa Camii’nin etrafında kurulan ve yine Osmanlı döneminden kalan meydana “Şadırvan” adı veriliyor. İsmini tam ortasında yer alan Osmanlı yadigârı şadırvandan alıyor. Burası Prizren’in kalbi. Hediyelik eşya satan dükkânlar, kuyumcular, lokantalar, çay ocakları burada bulunuyor. Bölgeye ismini veren şadırvanın alt kısmı kare, üst kısmı ise sekizgen şeklinde inşa edilmiş. Dört tarafında musluk bulunuyor. Meydandaki konumu, şekli ve süslemeleriyle şehrin adeta sembolü hâline gelen şadırvandan su içenlerin "tekrar Prizren'e geleceği" ya da "Prizren'de evleneceği" şakaları yapılıyor.

Namazgâh (Kırık Cami)

Osmanlı döneminde, özellikle kervanlarla yapılan yolculuklarda kervanda yer alanların namazlarını kılabilmeleri amacıyla çok sayıda “namazgâh” inşa ediliyordu. Prizren’de yer alan ve “Kırık Cami” olarak da bilinen namazgâh, 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilmiş.

Camisiz Minare: Arasta

Osmanlı’dan şehre miras kalan bir başka eser Arasta Camii'nin minaresi. Minaresi diyorum çünkü cami ve caminin bulunduğu Arasta Mahallesi'ndeki birçok yapı yıkılıp yerlerine çok katlı binalar inşa edilmiş. 1526-1538 yılları arasında inşa edilen Arasta Camii’nin etrafına zamanla dükkânlar kurulmuş ve etrafı çarşı hâlini almış. Bu özelliğinden dolayı da bölgeye Osmanlı’da “aynı işi yapan esnafların bir arada bulunduğu çarşı” anlamına gelen “arasta mahallesi”, mahallede yer alan camiye de “Arasta Camii” adı verilmiş. 1960 yılına kadar ibadete açık kalan camiden geriye sadece minaresi kalmış.

Bayraklı Camii

Caminin asıl adı “Gazi Mehmet Paşa Camii” olsa da halk arasında "Bayraklı Camii" olarak biliniyor. Osmanlı döneminde, bütün camilerde beş vakit ezanın aynı anda okunması için gündüz ezan vakitlerinde caminin alemine çekilen bayraktan dolayı adı Bayraklı Camii olarak anılıyor. 1573 yılında Gazi Mehmet Paşa tarafından inşa edilen caminin hemen yanında, cami ile aynı ismi taşıyan Gazi Mehmet Paşa Hamamı bulunuyor.

NASIL GİDEBİLİRİM?

Kosova’ya gitmek için hâlâ hazırlıklara başlamadınız mı yoksa? Başladıysanız size güzel bir haberim var. Kosova için vize gerekmiyor. Pasaport yeterli. Size sadece tatil için en uygun zamanı ayarlamak kalıyor. Temmuz-ağustos aylarında öğrenci grupları yoğun olarak geldiği için şehir çok kalabalık oluyor. Nisan ve mayıs ayları en uygun zamanlar. Başkent Priştine’ye Türk Hava Yolları’nın günlük seferleri bulunuyor. Priştine ile Prizren arası 75 km ve yarım saatte bir otobüs var.

EN GÜZEL FOTOĞRAF KARELERİ İÇİN TAVSİYELER…

Prizren Kalesi, Taş Köprü ve Sinan Paşa Camii’nin aynı kadrajda yer aldığı fotoğraf karesine siz de dâhil olabilirsiniz. Bu fotoğraf için Taş Köprü’nün, Türkiye Başkonsolosluğu’na uzanan ayağında yer almanız gerekiyor. Ayrıca Prizren Kalesi, Taş Köprü, Şadırvan Meydanı, Namazgâh ve Ak Nehir fotoğraf çekilmek için en güzel mekânlar…

Editör: Mehmet Çalışkan