Öyle bir bir düşen şu güz yaprakları var ya! Cümlenin sonu ile başını bilir gibi gelir insana. Uzak bir yarın gelmiş gibi, bekleyip bekleyip ermiş gibi bir şey işte. Yaprak süzülür mü düşerken üzülür mü bilmez kimse. Bir hüzün çöreklenir yüreğe. Varmak ile yolda olmak arası bir şeydir belki ağaçtan savrulup duran yaprağın düşüşü. Ya insanınki! İnsan, varmak ile bulmak arasında döner durur ömrünce. Kâh bahara aldanır kâh kışa çağırır. Kâh yaşamak sancısı yazgısını oradan oraya savurur. Oysa ne güzeldir yaşamak. Bir papatyadan bin papatyaya ermek. Suların akışındaki kimsesizliğin kimsesini bilmek. Dolu dolu gülmek, bir ömür sevmek, düşünmek ne güzeldir oysa… İnsan bazen kulak vermelidir yüreğine. Zira topraktan geldiğini ara sıra hatırlatır insana, ağaçların ve kuşların fısıltıları. İnsan bir ağaca verdiğinde sırtını, yaşamak hevesi kuş olup gelir konar içine. Dalları, yaprakları, gövdesinin bir sonu olduğunu bilse de ağaç devam eder yaşamaya. Yaşamak, yolun sonu ile başını bilmekten çok ötedir aslında. Beşer yolda bulduğu her şeye anlam yüklerken asıl anlam yanı başından akar gider. Bazen bir ırmağın suyu bazen bir kuşun tüyü bazen gündüzün geceye evirilmesi bazen de ömrünün sonuna gelmiş bir ağacın son yaprağıdır anlamlı olan. İnsan ki anlamı anlamsızın içinde ararken kaçırdıklarını anladığında ömrün ışığı sönüvermeye yüz tutmuştur…

Bakmadığımız yerdedir hayatın manası. Hemen kıyımızda, köşemizde, dibimizdedir ama uzağı aramak düşü yıldızlı gelir nedense. Uçuşup duran bir kelebek, yapraktan daldan mahrum bir çiçek, bildiğimiz bilmediğimiz onlarca nimet hep yakındır.  Yakın olan kıymetini yitirmemiştir ama elimizin altındadır duygusu yakını uzak kılar bize. Böylece düşlemek istercesine yola düşer, adımlarımızı hızlandırır ve yolun tüm güzelliklerini kaçırırız. Tıpkı yaprak gibi bizim alnımıza da yazılmıştır hazan rengi. Sararıp solmak, yorgun düşmek ve artık kıyıya çekilmek zamanıdır ki bu hüzün verir yüreğe. Ezcümle vaktin geldiğini, ömrün ziyasının sönmeye yüz tuttuğunu fısıldar ağaçlar kasım rüzgârlarıyla yapraklarını dökerken. İnsan yorulmuştur. Ömür geçip giderken insan yolda ne bulduğunu sorar kendine. Koskocaman bir hiçtir cevap genellikle… Oysa yolu yazsaydı kalbine, yola düstur bellediği çiçekler, ağaçlar, kuşlar hep gökyüzünün sonsuzluğuna kanat vuracaktı.  Çünkü yaşamak yolun kendisiydi… 

Editör: Mehmet Çalışkan