Gülşen Ünüvar

Pedagog

Alnının terini katarsın, heybendeki yavan azığa. Ne kimseden medet bekler, gözünü uzaklara dikersin ne de hak ettiğinden fazlasını umar, kendini haklı bellersin. Her zaman adaletten yanadır kazancın. Bilirim, lokmana haram katmamaktır en büyük amacın. Çoluğuna çocuğuna temiz bir mirastır bırakacağın her söz. Sözün de üzerindedir aslında, temiz bakan bir çift göz. Gel gelelim, talihsizlik seni bir gün bir yerlerden yakalar. Toprağın çorağına, yiğidin talihsizi konar. Yiğit ki yılmaz karşılaştığı hiçbir zorluktan. Şanssızlığa yormaz da, dikeni gül diye derer topraktan. Kolayca sahip olmak varlığa, güzeldir elbet. Lakin altından daha değerli değil midir gösterdiğin gayret. Varsın herkesinkinden daha meşakkatli olsun yiyeceğin bir dilim ekmek. Çabalamak, hayatta sahip olabileceğin en büyük servet. Değil mi ki yiğit adam zoru sever. Zoru başaransa, başı daima yukarda, onurlu gezer. Diyeceğim o ki; talihinden razı ol. Rıza ki tevekkül kapısında upuzun ve bereketli bir yol… Ezcümle! Kendini talihsiz belleyip de haybeye üzülme. Nice zamanlar olur, çorak toprak tomurcuğa durur. Yiğit, verdiği emeklerin karşılığını muhakkak alır. Sabrı, bunca zaman sonra yanına kâr kalır.

Emek dedim de, öyle herkes bilmez hikmetini. Kârına bakar çoğu, kim kimden daha fazla artırmış servetini. Kıymet bilenin, bir odun kıymığınadır saygısı. Aynı kefeye koyulur mu hiç, hep kazanmak olan kaygısı. Bu, başlı başına bir meziyettir insanda. Sanma ki her kula nasip olur âlem-i cihanda. Hikmet ki lütuftur, Hak’tan kula. Kul, bunu idrak edip minnetini gösterirse aliyyülâlâ… Ya emek vermeyenler? Başkasının alın teriyle geçinenler? Ahkâm kesenler oturduğu yerden! Hiç taviz vermeyenler tembelliğinden… Ne çalışırlar, bir ürün koyarlar ortaya ne çalışanı takdir ederler, katkıda bulunurlar sofraya. Anca eleştirirler, küçük görürler. Ya da yaptığı işi beğenmeyip ipe un sererler. İşte onlar, daima kendilerini kandırır. Balık avlayamayan, suyu bulandırır. Ne suyu bulandır ne sözü dolandır! Yoksa kabiliyetin bir işin ucundan tutmaya, bari engel olma kendi hamurunu kendisi yoğurana. Yoktur bu kötülüğün insanoğluna bir faydası. Kötülük dediğin, döner dolaşır yine seni bulur dahası. Gönül ister ki olmasın kimse kimseye mani. İyi niyetin, hem iyiliği hem niyeti baki. Velev ki berrak suyu eşeleyip bulandırdık. Balığı hakkıyla avlayana, rızkın etrafını dört dolandırdık. O zaman kim verecek bu vebalin hesabını? Kim nasıl kazanacak yüce Hakk’ın sevabını?

Sevap deyince ne gelir ki akla? Bilirim ki yorumlarımız hep iyilikten yana. Ama kötülük de var bu hayatın bir köşesinde. Kimi insan, kötülüğü tercih ediyor sebepsiz yere. Doğru yola döndürebilirsek ne âlâ. Yok, ısrar ederse inadında, arkana bakmadan kaç ırağa. Haşır neşir olursan kötüyle, gün gelir seni denk eder kendine. İradeliyim ben, deme bana bir şey olmaz! Sanma ki kurunun yanında yaş da yanmaz. Mutlaka dokunur sana bir ziyanı. Neresinden dönerse,  oradadır insanın kârı. Faydasız adam, daima kendi çıkarından yana durur. Kazmanın başına basarsan sapı da sana vurur. Dedim ya, uyma sen kendini bilmezin yanlış davranışına. Olur ya, hiç beklemediğin anda ayağına takılıverir kazma. O vakit gel de kurtul sap denen şu emareden. Nasıl çıkarsın bilinmez artık, dört başı mamur bu hengâmeden. Sözümüz kötüyedir elbet. Öyle kolay kolay bırakıp gitmez ki bu illet! Niyeti halis olanın yanındayız daima. Gelecekse zarar ziyan, kalbi güzelden gelsin. Aksi hâlde ne kazmaya basalım ne de sapı alnımıza değsin. Bela sıçramasın hiçbir şekilde güzel insanlara. İşleri rast gitsin, yüzleri gülsün inayetten yana.

Yazdık çizdik, cümleleri yan yana dizdik. Yeri geldi dertleştik, yeri geldi söyleştik. Kâh içinden çıkamadık durumun, kâh gönlüne göre gittik okurun. Bazen sert vurguladık, bize yanlış gelen noktaları. Bazen kestirip attık, yanlışı bize dayatanları. Kimi zaman açık kapı bıraktık. Olmadı, sonuna kadar kapattık. Her halükârda halisti niyetimiz. Gönülden gönle köprü kurmak değil miydi kavlimiz? Yiğitlik dedik, mertlik dedik. İyilikten, hoşgörüden bahsettik. Hayır dedik, olmadı. Şer dedik, uymadı. Kimseler alınmasın, kırılmasın yazdıklarımıza. Amacımız hasbihâl, lüzum yok dargınlığa. Gönülden geçeni yazdık âcizane. Saf niyete, boynumuz kıldan daha ince. Cömertçe serdik kelimeleri önümüze, kimseyi üzmeyecek sıfatlar ekledik sözümüze. Ancak sonu gelmedi, gelmez bu meramın. Bilirim senin de var her şeye verecek bir cevabın. Bu böyle sürer gider, zorlarsan eğer, nihayeti bir virgül eder. Ne demiş bilenler, mürüvvete endaze olmaz. Ölçüsüz söz, sağlam dala konmaz.

Varsın herkesinkinden daha meşakkatli olsun yiyeceğin bir dilim ekmek. Çabalamak, hayatta sahip olabileceğin en büyük servet.


 

Editör: Mehmet Çalışkan