Günün birinde iki adam yol arkadaşı olmuşlar. Birisi az çok görgü, bilgi sahibiymiş. Diğeri ise pek toy ve bilgisiz. Giderlerken karşılarında deniz görünmüş. Toy olan, masmavi denizi görünce: “Aaa, bu suları boyamak için kim bilir ne kadar boya katmışlardır?” demiş. Arkadaşı: “Bu kadar su hiç boyanır mı? O mavilik göğün rengindendir.” dese de öbürü inanmamış. Başlamışlar tartışmaya. Tartışmadan yorulmuşlar yine de geri adım atmamışlar. Bir süre suspus yola devam etmişler. Genç, kıyıya inerek denizden bir avuç su alıp yüzünü yıkamış. Bakmış su pek bir tuzlu: “Aman, boyadıkları yetmemiş bir de içine tuz katmışlar! Kim bilir kaç araba yükü tuz harcamışlardır.” demiş. Diğerinin öfkesi kabarmış, tutmuş bunu denize atmış. Peşinden de şöyle bağırmış: “Tuz attılar ya! Önce maviye boyadılar sonra tuzladılar. İçine düşenler kokmasın diye böyle ettiler. Aha seni de böyle tuzlayayım da kokmayasın!”

Kitap Okumak Neye Yarar?

Bir defasında hocama “Kitap okuduktan sonra aklımda bir şey kalmadığını düşünüyorum. Kitap okumak neye yarar?” diye sordum. Bana bir hurma uzattı ve yedikten sonra sordu: “Bu hurma seni büyüttü mü?” Hayır, diyerek karşılık verdim. “Peki, sana faydası olmadığını iddia edebilir misin? O hurma senin vücuduna dağıldı ve her bir zerresi gerekli olan yerlerde depolandı. Okuduğun kitap da öyledir. Sen okuduğunda zihninin en ücra köşelerine bile nüfuz eder. Kimisi kelime dağarcığını zenginleştirir kimisi bilgi ve irfanını artırır. Bazı kitaplar, yazı ve konuşmada üslubuna incelik katar. Bazısı hayata farklı bakmanı sağlar. Bir kısmı özgüvenini pekiştirirken bir kısmı içindeki sevgi ve merhameti uyandırır. Düşünmeni, sorgulamanı tetikleyenler de yine okuduğun kitaplardır. Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da bu böyledir. Kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar! O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır.”

Bir inci

“İnsanoğlunun giyim kuşamı da yemesi içmesi gibi hayatın “olmazsa olmaz”larındandır. Fakat hayatımızın temel hedeflerini unutup midemize giren ve bedenimizi örten şeylerin derdiyle ömrümüzü geçirmek ne acı bir şeydir! İçimizi süslemekle ilgili projeleri rafa kaldırıp dışımızı tezyin etmenin yollarını aramak ne tuhaf bir davranıştır!”

Mustafa Kara

Osmanlıca

Ey Allah’ım beni senden ayırma

Beni senin didarından ayırma

Seni sevmek benin dinim imanım

İlahî dini imandan ayırma

Eşrefoğlu Rumî

Bir Ayet

Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'ine, Peygamber'ine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur. (Nisâ, 4/ 136)

Bir Hadis

“...Ahiret gününde ne altın ne de gümüş para vardır. Bu nedenle haksızlık yapanın iyilik ve sevapları varsa bunlardan alınıp hak sahibine verilir. Şayet sevabı yoksa o kişi, mağdur ettiği kişinin günahlarını yüklenir.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 2)

Esmâ-i Hüsnâ

el- Habîr: Her şeyden haberdar olan, gizli ve açık hiçbir şey kendisinden gizli olmayan, bütün sırları, işlerin iç yüzünü bilen, haber veren…

Editör: Mehmet Çalışkan