Gülşen Ünüvar

Pedagog

Törpüyle zımparayla işlersen eğer ağacı, sana geri döner verdiğin emeğin hası. Eğilir başak, teslim durur insana. Razıdır senin sofranda en güzel aş olmaya. Pamuğun dikenlidir kozası aslında, gel gör ki yumuşacık kalır tezgâhta dokuduktan sonra. Diyeceğim o ki; emek verirsen meyvesini toplarsın. Kendi hâline bırakırsan ayıbını saklarsın. Durduğu yerde değer görmez hiçbir varlık. Yontup, şekil verirsen çeyize döner aynalı sandık… Yok! Dersen ki ne taş atarım ne kolumu yorarım.  Ne kimselere bilmediğim bir malumat sorarım. İşte o zaman kaybeden sen olursun. Kaybettiğini kim bilir nerede nasıl bulursun. İyisi mi gel sen sözümü atma yabana. Elinden geldiğince sen de çalış çabala. Emek ver; kurda kuşa, çoluğa çocuğa. Bırakırsan oluruna, kalırsın zararına. Keten, gömlek olmaz dokutmayınca. Evlat, âlim olmaz okutmayınca. İğneyle işle etamini, sonra geç karşısına izle desenini. Ham diye kesip atma muşmulanın dalını. Budayıp sularsan göreceksin meyvenin balını. Katlanırsan zor gününde çileye, sonrasında hasada girersin oynaya güle. Sabır nedir bilmezsen, emek vermeden en iyisini istersen. Kolayına kaçmak olur bu! Yolağını açmazsan, yatağını bulamaz su. Bilmek, sezmek bir de sabretmek… Değil mi ki her biri ayrı servet. Bildiğini aktarabilmek arkandan gelene, işte bu erişebileceğin en büyük mertebe.

Ey insan, sakın ola eseflenme! Gün gelir de zorda kalırım diye düşünme. Vardır her derdin bir çaresi. Çıkmaz zannettiğin yolların bir talisi. Hiç lüzum yok kedere gark olmaya.      Nasibin, hiç ummadığın bir zamanda yetişir imdadına. Ne kadar ihtiyacın varsa, o kadarı bitiverir kapında. Hak seni daima korur kollar. Koyun ikiz yavrulasa, otun başı çift çıkar. Sanır mısın ki dünyaya gelen rızıksız kalır. Yok! Herkes kendi nasibini kendisi alır. Sen ferah tut yüreğini. Göster elinden gelen tüm hünerini. Kendi emeğinle çalış, kazan. Öyle kimseden dileme aman. Gerek yok lüzumsuz yalvarıp yakarmalara. Kendi yağınla, kendi çabanla kavrul elin ayağın tutuyorsa… Bugün başına bir musibet geldiyse. Umutsuzluğa kapılıp asla pes etme! Derdi veren Allah, çaresini de verir. Unutma, gelirse çoğu zaman üst üste gelir. Velhasıl kelam, kimse kimsenin rızkına mani duramaz. Herkesin hakkı saklıdır, aksi mümkün olamaz. Yarınım ne olur diye dert etme ey insan! Milimi milimine hesaplamıştır senin payını Yaradan. Ne bir eksik ne bir fazla. Hak denen bir şey var bu hayatta. Terazinin hassasiyetinden hiç şüphen olmasın. Sana doğru yaşamak düşer ki, gün gelip seni yanlış tartmasın. Sözün özü dedik ama bir türlü varamadık sona. Madem öyle, sivrisineğin saz olması umuduyla…

Yarınını garantiye alırsın, her şey hesaptaki gibi olacak sanırsın. Bugün yolundaysa işlerin, rahata erer gece düşlerin. Değil iki gün sonrası, on yıl sonrasının bile planını yaparsın. Henüz gelmemiş anların hayalini kurarsın. Varsa yiyecek ekmeğin içecek suyun, hep dolu kalacak sanırsın kuyun. Korur seni başının üzerindeki yüksek damın,  eksik olmaz gökyüzünden ne güneşin ne ayın. Kar yağdığında fazla fazla odunun bulunur, temmuz ayında gölge eden ağacın çok olur. Aksilikler hep yanı başından geçer gider. Herkes seni, olduğun gibi sever. Dünyası başına yıkılanın hâlinden anlamazsın. Kendi başın hep sağ selamet kalacak sanırsın. Muhtaçlığın olmaz kimselere. Bundan sebeptir, herkes koşarak gelir iyi gününe. Uzun bir yoldur bugün ile yarının arası. Bilinmez, kime ne getirecek güneşin alası. Sen sen ol, hesap yapma! Yarını garanti sanma. Bugün muhtaç değilsin belki bir dilim ekmeğe. Ama yarın da muhtaç olmam zannetme. Zaman, sana sormadan geçer ve gider. Bir de bakarsın, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Olmaz dediklerin olur, düşlerin sabaha ermeden son bulur.

Kâh söyledik sözümüzü, kâh çaldık sazımızı. En uygun üslupla anlatmaya çalıştık meramımızı. Kelimeler yetmedi bazen söyleyeceklerimize. Kifayetsiz kaldı bazı benzetmeler cümlelerimize. Hayatta hiçbir şey hiçbir şeyi karşılamıyor. Bir gerçeğin yerini başka bir gerçek tutmuyor. Sözümüzün üzerine söz söyleyen olur elbette. Saygımız sonsuzdur, bizden daha iyi bilene. En doğru sonuca, en iyi eleştiri ile varılır. İğne gözünden, hatip sözünden kırılır. Sözü ustasına, sazı aşığa bırakmalı. Bilen söylemeli, hatip konuşmalı. Varsa söyleyecek meramı olan, ortaya çıkmalı. Bir sözle, bin yanlışı kırmalı.

Editör: Mehmet Çalışkan