Ayşe Ünüvar

Bayram namazına elinden tutularak götürülen bir çocuğa rastlamıştım. Cami merdivenlerinde çiçekli bir mendil üzerine şekerlerini dağıtmış oynuyordu. İnsanlar yanı başından geçerken ona gülümsüyorlardı. Başını okşayanlar, ona selam verenler, cebine şeker koyanlar oldu. Sonra caminin imamı olduğunu öğrendiğim gençten biri yavaşça dizini kırıp çocuğun yanına oturdu. “Şekerlerinden bana da verir misin?” dedi. En renkli şekeri uzatıp gülümsedi çocuk. “Gel seninle camiyi gezelim.” dedi genç imam. Gülümseyip ayağa kalktı çocuk. Şekerlerini cebine katıp genç imamın ardı sıra yürüdü. Yanlarına varıp İmam’ın o güzel konuşmasına kulak misafiri oldum: “Her şey sevmekle başlar. İnsanı, hayvanı, bitkiyi. Sev ki anlayasın. Sev ki saygı gösteresin. Seven kendini bilendir. Kendini bilen diğerini bilir ve onun iyiliğini ister. Müslüman kardeşinin yarasını sarandır. Gönlünü kardeşine açandır. Misal bu caminin kapısı herkese açıktır. Kalbinde senin kapındır, onu ardına kadar açmayı ihmal etme. Doğrudan, iyilikten ayrılma. Ahlak en güzel ilkedir ve İslam’ın çatısıdır. Ahlaklı, hoşgörülü ve anlayışlı olmayı öğren ki senden sonrakilere de kalsın. Gel birlikte cami bahçesine bir fidan dikelim, bir sen su dök, bir ben, bir de insanlık su döksün! Böylece el ele vererek insanlığı büyütelim.”

Gördüm ki her şey sevmekle başlıyordu. İnsanı sevmekle, sözün en güzelini söylemekle. İnsan sevecenlikle gülümsedi mi bir de çocuk kalbi ardına kadar açılıyordu.

Editör: Mehmet Çalışkan