Esma Türkseven

Denizanalarına herhangi bir şekilde temas edildiğinde nematosistler yakıcı kapsüllerinden dışarı çıkar ve dokundukları bölgede zehir etkisi gösterirler. Bu durumda denizanasının temas ettiği bölgeyi, patlamamış nematosistler bulunma olasılığına karşın kesinlikle kaşımamak gerekir. Çünkü patlamaları durumunda zehrin etkisi daha da artar. Temas edilen bölge, yoğunluk farkından dolayı yeni patlamalara neden olmamak için içme suyuyla değil deniz suyuyla temizlenmelidir. Ayrıca temizlemek için amonyak da kullanılabilir.

Yarpuz

Filiskin, narpuz, pülüskün, yabani nane, su nanesi adlarıyla da bilinen yarpuz; Anadolu’nun birçok yöresinde sıkça rastlanan ve kullanılan hatta Yaşar Kemal’in romanlarında önemli yer edinen bir bitkidir. Yaşar Kemal, öyle ince anlatır ki kitabı okurken kokusunu duyar insan. Anadolu’da mutfak kültürüne o kadar yerleşmiştir ki bir yandan yemek yapılırken diğer yandan yarpuzla ilgili maniler okunur:

Dağdan dağa sekerim/Düze buğday ekerim
Dilimde Allah kerim/Bahçenin yarpuzuyum.
Anamın derdi çoktur/Yeni urbası yoktur
Gözü ezelden toktur/Onun tadı tuzuyum.

Taze yaprakları salatalara karıştırılır, kurusu yemeklerde baharat gibi kullanılır. Suya kokusu sinsin diye testinin ağzına yarpuz yapraklarından tıpa yapılır. Kebaplar servis edilirken altına yarpuz dalları serilir. Güneş çarpmasından korunmak için bir tutam yarpuz başın üstüne koyulur. Bilinen etkilerine ve sınırlı faydalarına bakıldığında masum gibi görünse de fazla tüketimi öldürücü olabilir. Bu nedenle asla kontrolsüzce kullanılmamalıdır.

Gıdalardaki Tuz Miktarına Yakın Takip

Tarım ve Orman Bakanlığının, aşırı tuz tüketiminin azaltılması yönündeki çalışmaları devam ediyor. Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’ne göre 31 Aralık 2019'dan itibaren hazır ambalajlı olarak piyasaya arz edilecek gıdaların etiketinde, gıdanın 100 g veya 100 ml’sinde bulunan enerji değeri, yağ, doymuş yağ, karbonhidrat, şeker, protein ve tuz miktarlarının belirtilmesi zorunlu olacak.

Bakanlıkça yapılan yasal düzenlemelerle gıdalardaki tuzun azaltılması için çok sayıda adım atıldı. Buna göre asgari tuz oranı; ekmekte %25, kavurmada %40, salçada %64, kırmızı pul biberde %22, peynirde (çeşidine göre değişmekle birlikte) %35-61 oranında azaltıldı. Tuz tebliğiyle de tuz etiketlerinde "Tuzu Azaltın, Sağlığınızı Koruyun" ibaresinin yer alması zorunlu hâle getirildi.

TAKVİM YAPRAĞI

Ayasofya’da ilk Cuma namazı kılındı.  (1 Haziran 1453)

Hilmi Ziya Ülken vefat etti.  (5 Haziran 1974)

Cahit Zarifoğlu vefat etti.   (07 Haziran 1987)

Sultanahmet Camii ibadete açıldı.   (09 Haziran 1617)

Soyadı kanunu kabul edildi.  (21 Haziran 1934)

Kahvem güzel olsun diyorsanız…

Kahvenin pişirilmesindeki en önemli faktör su sıcaklığıdır. Kahve ile temas eden suyun sıcaklığının 88±2°C’yi geçmemesi gerekmektedir. Daha yüksek derecedeki su, kahvenin bileşenlerini bozacak ve istenmeyen tatlar ortaya çıkaracaktır.

Kahvenin kokusu bileşenlerinde saklı

Kahve kavrulduğunda ortaya 800’den fazla kimyasal bileşen çıkar. Kahvenin kokusundan asıl 20 bileşen sorumlu olsa da bu reaksiyona toplam 631 bileşen dâhil olur. Kahve içtiğimizde tükürüğümüz tarafından parçalanan bu 631 bileşenin kokusu yok olurken 20 bileşenin kokusu bize o hoş hissi verir.

Dünyanın İlk Yapay Dili: Bâleybelen

Dünyanın ilk yapay dili Bâleybelen, Muhyî-i Gülşenî tarafından 16. yüzyılda oluşturuldu. Bu dil, Alman Papaz J. Martin Schleyer tarafından oluşturulan Volapük'ten üç yüz yıl daha eski. Kendisini "zebân-zede-i ebkemân" (dilsizlere dil veren) olarak tanımlayan Muhyî'nin bu dili oluşturma sebebi, sınırları içinde çok fazla milleti barındıran Osmanlı Devleti’nin ortak bir dile ihtiyacı olduğu düşüncesi. Bir gün bütün Osmanlı tebaasının bu dili konuşacağının hayalini kuran Muhyî, iki yüz eserini bu dilde yazmıştır. Karşı çıkanlar olsa da o ısrarla Bâleybelen üzerinde çalışmış, on bin adet sözcük türetmiş ve yazdığı sözlükte bu sözcüklerin hepsinin Türkçe, Arapça ve Farsça karşılıklarını vermiştir. Fakat onun ölümüyle birlikte bu dil de ölmüş, yazdığı kitaplar kütüphanelerin tozlu köşelerinde kalakalmıştır. 19. yüzyılın başında J. J. Rousseau sayesinde yeniden ortaya çıkan Bâleybelen dilinin içeriğinin çözülmesiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Editör: Mehmet Çalışkan