Selma Maşlak

Ankara Keçiören Kur’an Kursu Öğreticisi

Yüce dinimizde ibadet yapmanın mekruh kabul edildiği vakitler olduğu gibi ibadetle geçirmenin daha değerli kılındığı mübarek vakitler de vardır.

Bu vakitler günün içerisinde belli zaman aralıkları, belli günler ya da belli aylar olabilmektedir. İşte, kültürümüzde üç aylar olarak adlandırdığımız kamerî aylardan recep, şaban ve ramazan böyle mübarek aylardandır. Kandil geceleriyle süslenmiş olan bu aylar, Allah’ın rahmetinin sağanak sağanak üzerimize yağdığı, Rabbimiz tarafından bağışlanmak isteyene bağış, rızık isteyene rızık müjdesi verildiği ve “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın.” (Haşr, 59/18) ayet-i kerimesi uyarınca hayatımıza bir çekidüzen vermeye, tefekkür ve zikre yönelmeye vesile olan bereketli aylardır.

Üç ayların ilki olan recep ayı Kur’an-ı Kerim’de “el-eşhurü’l-hurum” olarak adlandırılan haram aylardandır.

Zilkade, zilhicce, muharrem ve recepten oluşan bu ayları, Hz. İbrahim’in şeriatına uygun olarak Cahiliye Arapları da kutsal saymış ve bu aylarda savaştan kaçınmışlardır. Ancak içlerinden bazıları, kamerî ayların her yıl on bir gün önceye gelmesini ortadan kaldırmaya çalışarak aylar üzerinde değişiklikler yapmış ve haram aylarda her türlü saldırıyı ve savaşı kendilerine mübah kılmıştır. Allah-u Teâlâ “Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur...” (Tevbe, 9/36) buyurarak haram aylara vurgu yapmıştır.

Recep ayı, haram aylardan olmanın yanı sıra Regaip Kandili’yle ve Peygamber Efendimiz’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gittiğini ifade eden isra, oradan da yedi kat semaya yükseldiğini ifade eden miraç hadisesiyle şereflendirilmiş bir aydır. Bu hadiseyle Yüce Rabbimiz aradaki vasıtaları kaldırarak Resulüne (s.a.s.) büyük hakikatlerin ilahi sırlarını göstermiştir. Başka hiçbir peygambere nasip olmamış bu hadisenin recep ayında vuku bulması bu ayı değerli kılan, bereketlendiren nedenlerden birisidir. Yine miraç hediyeleri olarak tasvir ettiğimiz beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve “Allah’a şirk koşmayanların büyük günahlarının bağışlanabileceği” (Müslim, Îmân, 279) müjdesi de recep ayının bereketleri arasında zikredilir. İslam kültüründe recebin ilk cuma gecesi Regaip Kandili, yirmi yedinci gecesi de Miraç Kandili olarak kutlanır.

Regaip kelime olarak “herhangi bir şeyi istemek, ona karşı meyletmek” gibi manalara gelen “rağabe” kelimesinden türemiştir. Ramazanın kokusunu hissetmeye başladığımız bu üç ayların ilk kandil gecesini, diğer mübarek geceler gibi dua ve tövbelerimizin kabul edilme ümidini daha fazla hissederek nafile namazlarla, gündüzünü ise oruçla, ibadetle geçirmek gerekir.

Esasen recep ve şaban ayları, ruh ve nefis için ramazan ayına hazırlıktır. Allah Resulü recep ayı girdiğinde “Allah’ım recep ve şabanı hakkımızda mübarek eyle. Bizi ramazana ulaştır.” (Taberani,el Mu’cemu’l- Evsat, IV ,189) şeklinde dua etmiştir. Ayrıca yine, nefis terbiyesi ayı olan ramazan ayına bedenen ve ruhen hazırlık olarak Resulüllah, recep ve şaban aylarında oruç tutmaya büyük önem vermiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), şaban ayında tuttuğu oruçlar hakkında soru soran bir sahabiye şöyle cevap vermiştir: “Bu ay, recep ile ramazan arasında insanların gafil bulundukları bir aydır. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbi olan Allah’a arz olunur. Ben de amellerimin oruçlu iken Allah’a sunulmasını arzu ederim.” (Nesâî, Sıyâm, 70) Bununla birlikte, Allah Resulü, Hz. Aişe’den gelen rivayetlerden anlaşıldığı üzere ramazan-ı şerif dışındaki hiçbir ayı tamamen oruçlu geçirmemiştir. (Nesâî, Sıyâm, 35) Bu nedenle bu ayları tamamen oruçlu geçirmek yerine belli günlerinde oruç tutmak daha uygundur.

Recep ayındaki regaip ve miraç gecelerini müteakip şaban ayının on beşinci gecesi de kültürümüzde Berat Kandili olarak adlandırılmaktadır. Bu gecede Peygamber Efendimiz (s.a.s.) oruç tutmayı ve Allah’a yönelerek bolca dua etmeyi tavsiye etmiş, güneşin batışından fecre kadar Allah-u Teâlâ’nın “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belaya duçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!” müjdesini Müslümanlara bildirmiştir. Yine Allah Resulü bu mübarek geceyle ilgili olarak Rabbimizin Afuv (çok affedici) ve Gafur (çok bağışlayıcı) sıfatlarının Berat gecesi nasıl tecelli ettiğini göstermek üzere “Şaban ayının yarısına denk gelen bu gece, Allah dünya semasına iner (rahmetiyle tecelli eder.) ve Kelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok sayıda günahkârı bağışlar.” (Tirmizî, Savm, 39) buyurmuştur.

Üç ayların sonuncusu ve en önemlisi hiç kuşku yoktur ki on bir ayın sultanı olarak andığımız ramazan ayıdır. Yüce Rabbimiz bu ayda oruç tutmayı, hicretin ikinci yılında şu ayet-i kerimeyle farz kılmıştır. “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin…” (Bakara, 2/183,185)

Kur’an-ı Kerim’de adı açıkça zikredilen tek ay olan ramazan ayının diğer aylardan daha üstün kılındığı, ayet-i kerimeden de açıkça anlaşılmaktadır.

Ramazan ayına verilen bu değerli paye yalnızca oruçla ilgili değildir; bu ay aynı zamanda “Oku!” emriyle vahyin yeryüzünü şereflendirmeye başladığı aydır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Bu ayda öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin hayrından mahrum kalan, bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir.” buyurarak vahyin nazil olmaya başladığı Kadir Gecesi’nin önemini vurgulamıştır. Kadir Gecesi, ramazan ayı içine gizlenmiş, hangi gün olduğu bildirilmemiştir. Ramazanın yirmi yedinci gecesi, Kadir Gecesi olarak geçirilmekle birlikte Resulüllah, Kadir Gecesi’ni ramazanın son on günü içindeki tek sayılı gecelerde aramayı tavsiye etmiştir (Buhârî, Ezan, 135). Yılda yalnızca bir defa idrak edebileceğimiz bu imkânı kaçırmamak adına ramazanın her gecesini Kadir Gecesi’ymiş gibi geçirmek en güzelidir.

Ramazan ayı, imsakiyle, iftarıyla, teravihiyle, sadakasıyla, itikâfıyla maddi ve manevi bir arınma iklimidir. Paylaşmanın, kardeşliğin diğerkâmlığın en yoğun hissedildiği şükür ayıdır. Recep ve şaban ayları ile beklemeye başlanan bu mübarek misafiri uğurlarken hayatımızda güzelden yana yeni sayfalar açmanın huzuru bayram coşkusuna dönüşür.

Recep ayı ile başlayan, şaban ayı ile devam eden ve ramazan ayı ile taçlanan mübarek üç aylar, kandilleriyle yolumuzu aydınlatıp irade eğitimiyle kâmil bir mümin olma imkânı sunar bizlere. Bu mübarek ayların bereketinden nasibini almış olarak bayrama kavuşmak en değerli mutluluktur.

Editör: Mehmet Çalışkan