Hangi şartlarda olursa olsun hayata gözlerini açan her bebek Allah (c.c.)’ın ihsanına yaraşır bir karşılamayı hak eder. Gelişini aylar öncesinden haber eden bu tatlı misafir için bir hazırlık telaşı da yine aylar öncesinden başlar. Zira hem nimet hem de kıymetli bir emanettir bebek. Büyükannelerin sandıkları açılır. El emeği göz nuru patikler, hırkalar hazırlanır. İlk arabası, ilk oyuncağı... Beşiği, odası, yastığı, yorganı. Her şeye azami titizlik gösterilir. Kıyafetlerinin seçiminden, kullanılacak deterjanına varıncaya kadar alışveriş listelerine yeni bir kategori eklenmiştir artık, bebek.

Bebek odası, bebek arabası, bebek şampuanı, bebek losyonu… Liste uzayıp gider. Bu kıymetli misafir de şüphesiz en iyisini hak eder. Artık hastane çantasının boyutları değişmiştir. Battaniyenin zıbının yanında bir de hastane odası için süs malzemelerine yer ayrılmıştır.  Çocuğun cinsiyetine göre hazırlanan kombinler, çiçekler, balonlar, renk renk bebek şekerleri. Ziyaretçiler için minik hediyeler, ufak bir biblo yahut bir magnet. Bebeğin hatıra defteri ise hemen hastane odasının girişinde yerini alır. Fakat kimi zaman hazırlıklar bununla kalmaz. İhtiyaçların yerini istekler almaya başladığında, her detay büyük bir meseleye dönüştüğünde ipin ucu çoktan kaçmış ve mutlu bir hadise bir tür gösteriye dönüşmüştür. Dinî törenler dahi bu gösteri kültüründen nasibini alır. “Baby shower”lar yadırganırken bebek mevlitleri onlardan geri kalmaz. Evladının şükrünü eda etmek isteyen ebeveynin halis niyetine, tüketim kültürünün kiri pası bulaşır. İsrafın burçlarında gezinen aileler “Benim kızım en iyisine layık.”, “Benim oğlum bir tane.” mottolarına sığınırlar.

Bütün bu görsel şölen fotoğraflanarak sosyal medyada paylaşılırken her türlü nazar ve kem göze karşı bebeğin yüzü bir emoji ile tüllendirilir. Milenyum çağının annesi, bebeği için gereken her şeyi yapmış olmanın verdiği huzurla artık rahattır; ta ki ilk diş çıkıncaya kadar.

Ancak özellikle içinde yaşadığımız modern çağ, çocuğu merkeze almakla kalmayıp onu yüceltmekte hatta çocuğa verdiği payeye halel getirmemek adına onu tekleştirerek yalnız bırakmaktadır. Pek çok aile maddi ve manevi kaygılarla tek çocuklu olarak yaşamını idame ettirmekte ve bu süreçte de âdeta çocukerkil bir yaşantı sürmektedir.

Hâlbuki Yüce Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (Teğabûn, 64/15.) buyurarak evladın kişiyi Allah’ı zikretmekten alı koymaması gerektiği noktasında ikazlarda bulunmuştur. (Münâfikûn, 63/9.) Aslolan rızkın asıl sahibine güvenmek ve sevginin bölüşülerek çoğalan bedii bir hazine olduğunu akıldan çıkarmamaktır. Bu minvalde hareket eden aileler, rızık endişesi ve manevi açıdan yetememe gibi kaygılarla çocuklarını yalnızlığa mahkûm etmeyecek, onları kardeş sevgisinden mahrum bırakmayacaklardır.

Editör: Mehmet Çalışkan