Nevin Hanım, yıllar sonra üniversite sınavına girmek istiyor. Bir yandan da hem çalışma saatlerini, hem de henüz anaokuluna başlayan oğlunu düşünüyor. Düşüncesini ailesine açıp onların da fikrini almak istiyor. Bu karara hem eşi Ahmet Bey hem de çocukları çok seviniyor. Nevin Hanım’ın üniversiteye gitmesine canıgönülden destek veriyorlar. Ahmet Bey, sınava hazırlanma aşamasında eşine yardım etmek için elinden geleni yapacağını söylüyor. Minik oğullarıyla ilgili daha fazla sorumluluk alabileceğini dile getiriyor. Oğlu durumun henüz farkında değil ama onun için annesinin yeniden bir okula başlaması oldukça ilginç.  Lise talebesi olan kızı ise daha şimdiden annesine bir çalışma planı hazırlama telaşında...

Her ne kadar bireysel bir adım gibi gözükse de sonuçları itibarıyla ailenin bütün fertlerini ilgilendiren bir durumu anlatıyor bu örnek bize. Yaşamlarını etkileyen önemli bir konuda aile bireylerinin sürece dâhil edilmesinin, fikir ve düşüncelerine başvurularak onlarla istişare edilmesinin nasıl güzel sonuçlar doğurabileceğini, ailenin ortak bir hedef doğrultusunda nasıl da kenetlenebileceğinin altını çiziyor.

Bilgi, kabiliyet ve tecrübe açısından sınırlı olan insanoğlu, ihtiyaçları karşısında başkalarına muhtaç konumdadır. Bu, onun sosyal bir varlık olmasını ve toplumsal ilişkilerde diğer insanlarla dayanışma içinde bulunmasını zorunlu kılar. Allah (c.c.), vazettiği hükümlerle insana hem bireysel hem de sosyal konularda uyulduğu takdirde huzur ve rahatlık sağlayacak ilkeler sunmuştur. Bu temel ilkelerden biri de istişare konusudur.

İstişare, bir kimseden fikir talebinde bulunmak anlamına gelir. (Firuzâbâdî, Mecduddin M. B. Yakub, el-Kâmûsu’l-Muhît, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1991. c. 2, s. 93.)  Danışma ve kurul manasındaki şura da başkalarının tecrübesini, öngörüsünü, bilgeliğini yaşanan hayata aktarma olayıdır. Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hayatında birçok örneğini gördüğümüz istişare, her konuda gerçekleştirilebilir. Ailevi meselelerde, iktisadi konularda, harp taktiklerinde ve siyasal ilişkilerde atılacak adımlardan önce işin ilgilileriyle görüşmek, fikir teatisinde bulunup kararları buna göre almak toplumsal hayatın uyumlu hâle gelmesinde önemli bir işleve sahiptir.

Kişi ne kadar zeki ve bilgili olursa olsun kişisel eğilimlerinin ve o an içinde bulunduğu durumun atacağı adımlarda etkisi olur. İnsanı fevri ve sonrasında pişmanlık getirecek kararlar almaktan koruyacak olan istişaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikredildiği ayetlere bakıldığında istişarenin, İslam ahlakının temel taşlarından biri olduğu anlaşılır. Şûrâ suresinin 35-39. ayetlerinde tevhid, tevekkül, bağışlama, Allah’a icabet, namazı dosdoğru kılma, işlerini istişare ile yürütme ve infakta bulunma müminlerin vasıfları olarak zikredilir.

Mekke döneminde nazil olan bu ayetlerin Müslüman’ın şahsiyet inşasında temel olacak konuları ihtiva etmesi ve bunlardan birinin de istişare olması çok önemlidir. İslam âlimleri bu noktadan hareketle müşavere/istişarenin İslam cemiyetinin alametifarikası olduğunu belirtirler.

Birlik ve beraberliğin sağlanması, toplumdaki huzurun devamı için ortak değerlere sahip, aynı hedefe doğru hareket eden insanların işlerini birbirleriyle görüşerek yardımlaşarak yapması şarttır.

Peygamberî Bir Gelenek Olarak İstişare

Kişilerin bulundukları cemiyetin bir parçası olduklarını hissetmeleri, orada söz hakkına sahip olmalarıyla alakalıdır. İçinde bulundukları bir grupta fikirlerini rahatça söyleyebilen, alınacak kararlara katkıda bulunan bireylerin aidiyet duygusu güçlenir.

Hz. Peygamber, ashabını dinlemiş, onlara söz hakkı tanımış, gerektiği noktalarda onların isteği doğrultusunda kararlar almıştır. Hz. Peygamber, vahiyle desteklendiği hâlde, savaş stratejisinden tutun da savaş sonrası esirlerin durumunun ne olacağı ile ilgili karara, ailesine iftira edildiğinde nasıl davranması gerektiğine varıncaya kadar pek çok konuda ashabıyla istişare etmiştir. Bunu yapmasındaki en önemli sebep danışarak iş yapmanın, karar almadan evvel istişarenin ne kadar gerekli olduğunu Müslümanlara öğretmekti.

Hz. Peygamber’in basit görülebilecek mevzularda dahi yanında bulunanlara danışması, muhatabına değer verdiğini göstermesi bakımından da oldukça kıymetlidir. Bunun neticesinde onlar, kendilerine verilen değeri fark ediyorlar ve Hz. Peygamber’in yanında İslam’ın yayılması için çaba sarf etmekten gurur duyuyorlardı.

Burada vurgulanması gereken bir husus da müşaverenin tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğudur. Geçmiş toplumlardan örneklerin de Kur’an-ı Kerim’de zikredilmesi, istişarenin insanlığın ortak değerleri arasında yer aldığını göstermektedir.

Hz. Süleyman, Belkıs ve Firavun gibi hükümdarlar yakın çevresi veya yönetici grubu ile muhtelif konularda istişare etmişlerdir (A’râf, 7/109-112; Neml, 27/29-33; Neml, 27/38).

Ayrıca İslam öncesi dönemde Mekkelilerin, Dârünnedve denilen yerde toplanıp önemli konuları görüşmeleri, Türklerin devlet işlerini, “Kurultay” veya “Kengeş” olarak adlandırılan danışma meclisi aracılığıyla yürütmeleri; çeşitli sosyal, askerî, siyasi ve dinî konuları bu kurultaylarda karara bağlamaları istişarenin İslam’a has bir uygulama olmadığını gösterir.

Ailede İstişarenin Meyvesi:
Huzur

Hayatın her safhasında iletişim içinde bulunduğumuz insanların bizleri de ilgilendirecek meselelerde kendi başlarına karar vermeleri ilişkimizi olumsuz etkiler. Bu, ister aile bireylerinden biri olsun ister komşumuz veya iş arkadaşımız hiç fark etmez. Alınan kararın etkisine göre tepkimiz değişir. Ya o an için bir kızgınlık hisseder sonrasında sakinleşiriz ya da çok ciddi boyutlarda öfkeleniriz. Kırgınlığımız, kızgınlığımız geçse de bizde kalıcı olan duygu, kendimizi değersiz hissedişimizdir. Bir konuda kişinin fikrini sormak; ona değer vermek, varlığını kabul etmektir. Bir yönüyle “Senin ne düşündüğün benim için önemli, düşüncelerine katılsam da katılmasam da kanaatinin ne olduğunu bilmek istiyorum.” anlamına gelen istişarenin aile kurumunda huzurun ve birlikte yaşama hukukunun gereği olduğu aşikârdır.

Evliliğe adım atma aşamasında gençlerin önce kendi aileleriyle istişare ederek yola çıkması, kurulacak yuvanın temelinin sağlam olması için gerekli ilk adımdır. Bunun sonrasında evliliğin her safhasında karşılaşılan her yeni durumda oturup konuşmak, birlikte çözüm üretmek gerekir. Bakara suresinde annenin bebeği emzirme müddeti iki yıl olarak belirtilir ve anne babanın istişare ederek bu süreden önce çocuğu sütten kesmeye karar vermeleri hâlinde bir sakınca olmadığı buyrulur (Bakara, 2/233). Günümüzde çocuk doktorları da bu noktaya işaret ederek bebeğin ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmesini ve emzirme döneminin iki yaşa kadar devam ettirilmesi tavsiye etmektedir. Bebeğin sütten kesilmesi aşamasında anne babaya istişare ile karar almalarının sonucunu bildiren ayet, bu minvalde diğer hususların da istişare ile olmasına tavsiye niteliğindendir.

Bebeğin beslenme ve bakımı gibi gereksinimleri anne babanın ortak karar vermeleri gereken ilk konudur. Ama tek konu değildir. Bebeğin bakımını üstlenen anneye ev işlerinde kimin nasıl yardımcı olacağı; anne çalışan bir kadın ise iş hayatına ne zaman döneceği; annenin iş hayatına dönmesiyle bebeğin bakımını kimin üstleneceği gibi mevzuların konuşularak hâlledilmesi gerekir. Ayrıca unutmamak gerekir ki çocuğun günden güne büyümesi ile ihtiyaçları da farklılaşacaktır. Okul öncesi eğitimini nerede alacağı sonrasında okul seçimi derken her geçen gün ailenin gündemine farklı konular yerleşecektir. Daha birçok mesele ailenin birlikte hareket etmesini gerektirir. Tatil dönemlerinin nerede ve nasıl geçirileceği, yaşanılan mekânın düzenlenmesi, alınacak eşyaların kararlaştırılması, kullanılan bir şey değiştirilecek ise bunun nasıl olacağı burada zikredebileceğimiz birkaç örnektir. İstişare, şartların değişmesiyle ortaya çıkan yeni durumlara karşı ailenin bir bütün olarak yeni çözümler bulma gayretidir. Bu hususta önemli olan nokta da aile bireylerinin birbirlerinin samimiyetine güvenerek aile bütünlüğünü sarsacak fevri ve bencil davranışlardan kaçınmalarıdır.

İstişareyi sadece karar alma gayreti olarak görmek eksik bir düşüncedir. Çünkü bazen hayatta öyle değişiklikler yaşarız ki bizim karar vermemiz mümkün olmaz ancak bu durumda bile değişiklikten etkilenecek kişilerle oturup konuşmamız gerekir. Günümüzde maalesef ailede çoğunlukla fikir alışverişlerinin ihmal edildiğini görüyoruz. Birçok genç ailesinin hayal ettiği üniversitede okumak zorunda kalabiliyor. Hiç sevmediği, çoğu zaman verimli olamayacağı meslekleri seçebiliyor. Tersinden düşündüğümüzde bir genç ailesinin asla onay vermeyeceği, evliliği sağlıklı bir şekilde yürütme ihtimali olmayan bir eş seçiminde bulunabiliyor. Bu gibi konularda insanları başarılı sonuca ulaştıracak, mutluluğu ve huzuru getirecek olan şey hiç kuşkusuz kıymet verdiğimiz kişilerle oturup konuşmak, danışarak iş yapmaktır.

Günlük hayatta ufak tefek konuları bile danışan insanların birbirleriyle olan iletişimleri oldukça sağlıklıdır. Ufak pratikler özellikle hayati konularda karar alma esnasında işimizi kolaylaştırır. Fikir alışverişinde bulunmak, yapacağı işlerde başkalarının görüşünü almak öğrenilerek hayata geçirilen bir davranıştır. Bu sebeple bireyin başkalarının fikirlerini önemsemesi, bu konuda daha farklı nasıl davranılabilir diye düşünmesi istişare geleneğine sahip bir ailede büyümesi ile alakalıdır.

Şunun altını çizmekte fayda var insan yeni karşılaştığı her olayın acemisidir. Atılacak adımın neticelerini her zaman önceden kestirmek mümkün olmayabilir. Ancak unutmamak gerekir ki özellikle sonuçları birçok kişiyi ilgilendirecek konularda acele davranıp tek başına kararlar almak büyük pişmanlıklar doğurabilir. Ataların söylediği gibi akıl akıldan üstündür. Bir konuda birinin düşünemediği bir ciheti başkası düşünebilir.

Özellikle son yıllarda çalışma saatlerinin uzaması, kent yaşamının zorlukları ve buna benzer konuların ortaya çıkmasıyla insani ilişkiler zayıflamış, insan kalabalıklar içinde yalnızlaşmıştır. İnsanı içine düştüğü bu girdaptan kurtaracak bir fiil de hiç kuşkusuz istişare etmek olacaktır.

Uzmanına sorduk

İnsanı istişareden alıkoyan psikososyal sebepler  var mıdır? Varsa nelerdir?

Psikososyal çevre küçük yaştan itibaren birey üzerinde etkisini gösterir. Örneğin beş yaşındaki bir çocuğun beyni fikir üretmeye başlamıştır ve aile içerisinde konuşulanları detaylarıyla kodlamaktadır. Konumuz istişare olduğu için, anne babanın, yaşına bakmaksızın çocuğun fikirlerine danışması gerekir. Aksi takdirde çocuk fikir üretme ve düşünme karşısında yaşadığı dışlanmışlıktan ötürü küçük görülme ve aşağılık duygusunu biz yetişkinler gibi yaşayacaktır.

Anlaşılacağı üzere bu yaşta en önemli psikososyal etken anne babadır. 12-19 yaş aralığında ise her birey kendi kimliğini, hayat görüşünü, inancını arayacak ve sürekli bir sorgulama içerisinde olacaktır. Bu dönemde gençler birtakım gruplara dâhil olma eğiliminde olacaklardır. Kendini aşırı beğenme veya beğenmeme, bu dönemin unsurlarındandır. Gençlerin bu süreci zarar görmeden atlatabilmeleri için daha önceki süreçleri muhakkak pozitif bir şekilde geçirmeleri gereklidir. Burada yine devreye aile girmektedir. Karakter oluşumu esnasında kibrin üstün geldiği rol modellerle karşılaşan çocuk, kendi bildiğini okuyacak ve bunu toplumsal normların daha etkili işlediği yerlerde yaparak dikkatleri üzerine çekmek isteyecektir. Küçükken kendisiyle istişare edilmeyen bireyler, büyüdükçe bırakın aileleriyle istişare etmeyi, istişareyi  kişiliklerine saldırı gibi göreceklerdir.

Bu psikosoyal nedenleri aşmak için neler yapılabilir?

Küçük yaşlardaki çocuklarda, negatif psikososyal etkileri aşmak için öncelikle çocuğa söz hakkı vermek, danışmak gerekir. Örneğin, bir anne ve beş yaşında bir çocuğunu ele alalım. Anne ayakkabı almak için çocuğunu bir mağazaya götürür, alacağı ayakkabının renk seçimini çocuğuna bırakır fakat kendisi de mevsime göre hangi rengin makul olduğunu izah ederek onu istişareye dâhil eder. Bu, bir istişare olduğu gibi aynı zamanda çocuğu terbiye etme ve hayata hazırlama konusunda bilinçlendirme sürecidir.

Günümüz toplumunda işin zor kısmı 12-19 yaş aralığındaki çocuklardır. Bu grup, aileleriyle bırakın istişareyi iletişim kurmakta dahi zorlanmaktadır. Aile, bu yaştaki çocuklarıyla, ailenin istikbalini ilgilendiren konularda dahi istişare etmelidir. Çözülmesi gereken bir problem varsa, evin dekorasyonunda bir değişiklik yapılacaksa veya aile bireylerinden herhangi birinin bir sıkıntısı varsa aile meclisinde çocuğun da fikri sorulmalı, fikirlerine değer verildiği gösterilmelidir. Bu sayede çocuk bir birey olduğu fikrini yavaş yavaş içselleştirecektir.

Aile içi ilişkiler bağlamında istişare ile sağlıklı iletişim arasında nasıl bir bağ vardır?

Tohum ve su arasında nasıl bir bağ varsa aile içi ilişkide istişare ve sağlıklı iletişim arasında aynı bağ vardır. Susuz kalan tohum nasıl yeşermezse istişarenin önemsenmediği ailelerde öncelikle çocuklar akabinde de eşler arası ilişkiler yozlaşır.

Aile meclisinde istişare yapılan her konuda ortak bir karara varılması veya uzlaşma sağlanması her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda küslük veya gerginlik olmamalıdır. İlişkilerin düzeyli ve düzenli olduğu ailede işler yolundaysa, sosyal açıdan bakıldığında da bütün işler yolunda demektir. Aile bireylerinin ortak kararı ile yapılan bir işten hoşnut kalınmasa dahi bu, istişare ile alınan bir karar olduğu için sonucun vebali de müşterek paylaşılır. Veya tam tersi bir durumda, sonuçtan duyulan mutluluk bireysel değil ailevidir. Evlerimizi birer psikiyatri polikliniğine çevirmemek için aile içi ilişkilerimizde rotamızı birlikte hareket etmeye çevirmeliyiz. Bugün ne pişireceğini veya yarın toplantıda ne giyeceğini sosyal medyada arayan ebeveynler, gelin bunu çocuklarınıza sorun. Size hangi rengin yakıştığını belirlemeyi biraz da onlara bırakın. Çocuklarınızın da sizinle istişareye meylettiğini ve sosyal medyadan ya da sokaktaki akıl vericilerden bir nebze olsun uzaklaştıklarını göreceksiniz.

İstişarenin hâkim olduğu ailelerin güven toplumunun inşasına katkıları nelerdir?

Güven toplumunun temelini, yalandan arınmış bireyler teşkil eder. Resulüllah’ın (s.a.s.) en büyük günah olarak nitelediği yalandan arınmak da aile içi ilişkilerin müşterek güven üzere bina edilmesinden geçer. Bunu sağlamanın en yalın yolu da istişaredir. Bir problemi tüm aile bireyleri ile istişare ederek çözüme kavuşturmak, güven toplumunun inşası için bir tuğla koymaktır.

Bireysel ve toplumsal sorumlulukları paylaşma noktasında ailede istişare nasıl bir işleve sahiptir?

Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, nal bir atı, at bir komutanı, komutan bir orduyu, ordu koca bir ülkeyi kurtarır, diyor Cengiz Han. İşte burada istişare bir çividir ve nelere muktedirdir.

Ebeveynlerin, çocuklarıyla istişareye özellikle ergenlik dönemlerinde eğilmeleri, çocukların sorumluluk sahibi birey olarak yetişmesinde önem arz eder. Bu bağlamda gerekirse istişarenin alanı genişletilmeli gelecek neslin inşası noktasında insanlığın faydası için çalışan sivil toplum kuruluşlarından öğretmenlere, aile büyüklerinden mahalledeki akil insanlara kadar iş birliği içinde olunmalıdır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Yapılacak istişareler de ailede kazanılan bilincin bir meyvesidir. Her şey rol model ebeveynlerle başlar. Kendisine değer verildiğini hisseden çocuklar, büyüyünce başkalarının sözüne değer veren gençler olurlar ve kaba tabirle kafasına göre hareket eden insan profilinden uzak, istişare edebileceği kişiyi gözünden tanıma kabiliyetine sahip gençlerin ve onların kıymetli anne babalarının oluşturduğu bir toplum ortaya çıkar.

Editör: Mehmet Çalışkan