Su; bir mucizedir. Âlemi tezyin eden bir ayet,” kün “emri ile varlık bulan her şeyin ihyası için bir rahmettir. Yokluğu düşünüldüğünde yerine başka bir şeyin konulamadığı Allah’ın eşsiz sanatının eseridir. Hayat, yenilenme, temizlenme, kutsallık hep suyla anlam bulur. Bu sebepledir ki Allah, suyu semadan tertemiz ve miktarınca indirdiğini yerin vadilerinde bile miktarınca akıttığını bildirmiştir. Âlemde onun kadar temiz, onun kadar temizleyici, onun kadar saf, onun kadar insanı rahatlatan ikinci bir hayat elementi yoktur. Su tarihin her döneminde insanların özlediği, beklediği, duasında bulunduğu bereket olmuştur. Semadan tenzil olan su, arştan inzal olan vahiy gibi rahmettir. İkisi de hayat verir, ihya eder. Biri maddeye diğeri manaya hayat verir. Biri ölü toprağı diğeri ölü kalpleri ihya eder. Ölü toprağı suyla dirilttiğini söyleyen Allah yeniden dirilişe de ayet kılar suyu.
Su;duyulmak istenen bir sestir. Bulmak için koşturduğumuz, yaşatmak için çaba sarf ettiğimiz bir ses. Tıpkı Hacer annemizin oğlu İsmail’i yaşatmak için aramak zorunda olduğu ses gibi. Bu ses gerçekte kesretteki vahdettir aslında. Tek bir suyla insana, kâinata ve tüm varlığa hayat vermiştir Allah. ‘’Çeşit çeşit bitkiler, çeşit çeşit lezzetler tek bir suyla varlık bulur’’[1]. ‘’Billur gibi suyu kullarına sebil eden’’[2], ‘’tarifsiz cömertlikle’’[3] ‘’şarıl şarıl sular indirdiğini’’[4] söyleyen Allah “İçtiğiniz suya bakmaz mısınız? Onu bulutlardan indiren siz misiniz yoksa biz miyiz? “[5] diyerek insanı düşünmeye, araştırmaya, ibret almaya ve nihayetinde hakkını teslime davet eder. Davetine duyarsız kalan, acizliğinin farkında olmayan insana, “Hiç düşündünüz mü eğer suyunuz yeryüzünden çekiliverse tertemiz kaynak sularını kim size getirecek ?”[6] sorusuyla da adeta meydan okumaktadır. Yüceliğin sadece kendisine ait olduğunu bir de su üzerinden hatırlatır Cenabı Allah. Belki de bu ayet ile bugün kendi ellerimizle hoyratça kirlettiğimiz, tükettiğimiz, kuruttuğumuz suyun acı akıbetini önceden haber verir bize.
Su; zerafet ve sadakat isteyen bir rızıktır. Evrende her şeyin bir yasası olduğu gibi suyun da bir yasası vardır. Her yasayı ihlal ya da yasaya ihanetin sonucu musibettir. Suyun yasasını ihlal ya da suyun yasasına ihanet de musibete davettir. Semadan ilahi bir emir ve ölçü ile inen su, temiz ve temizleyici olduğu kadar temiz muameleyi de hak eder. Saygısız ve pervasızca kirletilmemesi için uyarır Kâinatın Efendisi: “Sizden biri durgun suya abdestini bozmasın ve böyle bir suda cünüplükten dolayı yıkanmasın.” [7] Bu uyarıyı yapan Allah’ın Rasulü suya olan nezaketini onu oturarak üç yudumda içerek ve su kabına üflemekten ümmetini men ederek göstermiştir. Yine ‘’abdest alan sahabisini gördüğünde israf etmemesini söylemiş, sahabinin abdest de israf olur mu diye sorması üzerine akan nehirde abdest alsan bile israf olur’’[8] cevabını vermiş, israf üzerinden suya dair bir nezaket ve sorumluluk bilinci inşa etmeye çalışmıştır. Bu Nebevi uyarılar bize suyun bir hazine olduğu mesajını verir. Ancak bitmeyen, bitmeyecek olduğuna inandığımız bir hazine değil her nimet gibi kıymeti bilinmediğinde yokluğu ile imtihan olacağımız bir hazine. Yüce Allah “Hiç şüphesiz bu nimeti geri almaya da kadiriz”[9]diyerek nimetin kadrini bilmemenin cezasının o nimetten mahrumiyet olduğu uyarısını yapmaktadır. Suyun kâinatın başlangıcı olduğu ne kadar önemli ise bugün yaratılış ölçüsünün korunması da bir o kadar önemlidir. Ölçü korunmadığında denge kaybolacak ve ilahi ahenk bozulacaktır. Ne yazık ki bugün insanlığın başına gelenler bu ahengi bozmaları sebebiyledir. Varlığı yok edenler hep yoklukla sınanırlar.
Su;‘’insanın özüdür’’[10]. İnsanı ve ‘’tüm canlıları sudan yaratan’’[11] ‘’cenneti ve cennetliklerin içeceğini bile suyla tasvir eden’’[12], hatta ‘’arşının bile su üzerinde olduğunu’’[13] söyleyerek suyun azizliğini ve kendisinin azametini ortaya koyan Allah (cc) öze sahip çıkmasını ister insandan. Özündeki bu kudret ile halife kılınır. Suyun Rabbine kulluğu ölçüsünde de insan kalır. Aynı zamanda su; insanlığın petrol, doğalgaz, altın gibi değerli zannettiği madenleri aramaktan yorulduğu asrımızda kıymetinin farkına varamadığı mübarek bir hazinedir. Bugün kuruşluk indirimlerle kuyruklarda hayat tükettiğimiz petrol kadar değerli değildir su. Özünün farkına varmayan izzeti Rabbinin katında bulabileceğini bilmeyen insan suyun hakikatini de bilmekten uzaktır. Eşref-ül mahlukat olan insan, özüne yabancılaştığında tarihin her döneminde özündeki, önündeki ve elindeki su gibi büyük bir mucize, ayet dururken göklerden mucize isteyecek kadar kendini küçültmüştür.. Bilmez ki özüne yabancılaşan her şeye yabancılaşır. Allah, ikazlarına itibar ederek hayat yaşayanlar için suyun rahmet olduğunu, bunun zıddına bir anlayışa ve yaşama sahip olanlar için ise suyun azap ve gazap sebebi olduğunu ilan etmiştir. Bu sebeple su; Nuh (as.), İbrahim(as.), Musa(as.) için rahmet olurken Nuh’un kavmi için, Nemrut ve Firavun için azap ve gazap olmuştur. Talut’un Ordusu için iman’ın testine sebep kılınan su, Salih Peygamberin kavmi ve devesi için bir hak ilişkisi hukuk bilinci olmuştur. Adeta devenin hakkını yani dilsizin hakkını ihlal edenin azaba düçar olacağının haberi verilmiştir. Eyyüp (as.)’ın hayatında ise su sağlığın sebebi görünmüş, hastalığın ilacı olmuştur. Tüm bu ayetler suyun değerini bilen müminler için suyun bir imkan, değerini bilmeyen münkirler için suyun bir helak sebebi olduğunu hatırlatır. Bu sebepten su aynı zamanda Allahın vaadine konu olmuştur. İnsan Allahın yolunda doğru yürürse ‘’Allah insanı bitimsiz bir suyla sulayacağım’’[14] müjdesini verir. Çünkü her şey gibi su da Allahın emrine itaat eder ve emriyle mümine rahmet olur.
Su; aynı zamanda güçtür. Tüm uygarlıklar şehirlerini hep bu güç etrafında yükseltmiştir. Suyun olmadığı hiçbir yerde şehirler inşa edilmemiştir. Değeri bilindiğinde hayata dair bir güç olan su değeri bilinmediğinde azaba dair de güç olmuştur. Su gibi ince su gibi yumuşak bir başka varlık yoktur. Bununla beraber o her şeyi sürükleyebilecek parçalayabilecek bir kuvvete sahiptir. Önünde hiçbir gücün duramadığı güç. Tarih ilahi ve kevni ikazlara uymadığından dolayı suyun gücüyle altı üstüne gelmiş şehirlerle doludur. Su öylesi bir kuvvete sahiptir ki insan demiri dövmek için bile suya ihtiyaç duyar. Allah suyun gücünü onlarca ayette çok çeşitli anlam ilişkisi içerisinde dikkatimize sunarken demir gibi sert bir madenden sadece altı kere bahseder. Suyun diriltici ve inşa edici gücünü önceleyen Cenabı Hak, indiği şehri suyun en az bulunduğu şehir iken inşa etmek istediği iman bilinci ile suyu nezaketle en çok kullanan şehre dönüştürmüştür. Su, İslam medeniyetinin şiarı olmuştur. İslam fakihleri eserlerine maddi ve hükmi kirlilikten temizlenmenin sebebi olan suyla başlamışlardır. Bu medeniyetin inşasında yerini alan her müslümanın anlam dünyasında su, ikram edene’ su gibi aziz ol ‘sözüyle izzet vermiştir. Çünkü su yüceliğini aziz olan yaratıcısından almış, Allah da yüceliğini âleme su ile tecelli ettirmiştir. İnsana düşen; sekinet, rahmet, ayet mucize, hazine, bereket ve cennetin metaforu olan suyu kirletmeden israf etmeden, yasasına ihanet etmeden ve şükrünü bilerek dünyasını ve cennetini imar etmektir.
[1] Rad Süresi 4
[2] Mürselar Süresi 27
[3] Abese Süresi 25
[4] Nebe Süresi 14
[5] Vakıa Süresi 68-69
[6] Mülk Süresi 30
[7] Buhari Vüdu 68, Müslim Tahare 36, Tirmizi Tahare 51, Nesai tahare 45
[8] Ahmed İbni Hanbel Müsned 2
[9]Müminun Süresi 18
[10] Mürselat Süresi 20, Tarık 6
[11] Enbiya Süresi 30, Nur süresi 45
[12] Bakara Süresi 25,Tevbe Süresi 72
[13] Hud Süresi 7
[14] Cin Süresi 16- 17