Nübüvvet vazifesi ile sadece insanlara değil, alemlere rahmet vesilesi olan Peygamberimiz (sas) buyurmuştu ki, “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Bûhârî, Tevhid, 2)

Erdemli bir insan olmanın odağında merhamet vardır. Çünkü cömertlik, tevazu, dürüstlük gibi, aklınıza güzel ahlak adına ne geliyorsa, hepsi merhametten beslenerek ayakta durur. Düşünün; merhametsiz bir insan fedakâr olabilir mi? Olamaz. Cimrilik merhametsizliktir. Merhametsiz bir kalbin sahibi mütevazı davranabilir mi? Davranamaz. Kibir merhametsizliktir. Merhamet etmeyen kişi yalandan çekinir mi? Çekinmez. Sahtekarlık merhametsizliktir. Kısacası merhametten nasibi olmayan, baba ya da evlat, erkek ya da kadın fark etmeksizin birçok erdemden de mahrum kalmış demektir.
Merhametin “acımak değil, acıtmamak” anlamına geldiğini hemen hatırlayalım. Şefkat ve biraz da acıma hissiyle koruyup kollamak elbette değerli bir duygudur. Ama merhamet daha üst bir değerdir ve muhatabımızı başka kötülüklerden korurken kendi hiddet ve şiddetimizden de korumayı gerektirir. Merhametli kimse, "elinden ve dilinden insanların zarar görmediği" yani acıtmayan, incitmeyen, hırpalamayan kimsedir. Tam da Peygamberimizin “mümin” tanımında olduğu gibi…
İyi insan, erdemli Müslüman yetiştirmek istiyorsak merhamet eğitimine küçük yaşta başlamalıyız. Kendine iyi davranan, çevresindekilerle iyi geçinen ve ağaca, kuşa, toprağa, suya zulmetmeyen bir insan yetiştirmek için çocuklarımıza merhameti çok iyi anlatmalıyız.
Peki merhameti öğütlerken kendimiz eziyet ediyor, şiddet rüzgarları estiriyorsak bu eğitimin faydası olur mu? Maalesef hayır! Çocuklara model alacakları merhamet örnekleri sunmakla işe başlamalıyız.
Gaddar, bencil, vicdansız, zalim, acımasız… Adına ne dersek diyelim özünde merhametsiz olan kişi yeryüzüne yüktür. Çevresine endişe ve huzursuzluk yayan haliyle insanlardan sevgi beklemesi abestir. Ama Peygamberimizin belirttiğine göre, Cenabıhak’tan da rahmet beklemeye hakkı olmayacaktır. Çünkü Rabbimiz merhametsize merhamet etmeyecektir.
Kim Allah’ın rahmetine ihtiyacım yok diyebilir ki?
Kim Allah’ın merhameti olmadan sadece amel defterine güvenerek cenneti kazanabilir ki?
Ve kim Allah’ın gazabını çekmek isteyebilir ki?
Ama işte Gazze!
Aylardır kan püsküren, ölüm doğuran Gazze!
Taştan daha sert kalpleriyle şiddete tapanların, Allah’ın rahmetini sonsuza dek kaybettikleri Gazze!
Bir minik yavrunun gözlerindeki ışıltıya sevgisi, bir annenin dilindeki duaya saygısı, bir yiğidin yüreğindeki imandan korkusu olmayanların, merhametsizliğin kitabını yazdığı Gazze!
Elbette Allah da onlara merhamet etmeyecek. Hak ettikleri karşılığı ilâhî adalet divanında alacaklar. 
Ama biz bu merhametsizliğin sona ermesi için dua etmeyi ve inadına yaşadığımız her ana merhamet katmayı unutmayalım.
Biz, merhamete gönüllü ve niyetli olalım.
Biz, merhameti öğrettiğimiz yavrularımızla dünyamızın geleceğini kurtaralım.